24 Mayıs 2016 Salı

Murano ve Burano

Venedik'e kadar gelmişken cam işçiliğiyle ünlü Murano'yla dantelleri ve renkli evleriyle ünlü Burano'yu görmesem olmazdı. Ben de gördüm. Bir günümü bu iki adayı ziyarete ayırdım.

Venedik'ten bu adalara ulaşmak oldukça kolay. Tespit ettiğim vaporetto hatları şöyle:

* 12 numara: Fondamenta Nuove'den kalkıp önce Murano sonra Mazzorbo sonra da Burano'ya gidiyor
* 3 numara: Piazzale Roma'dan kalkıp Santa Lucia tren istasyonuna uğrayarak Murano'ya gidiyor
* 4.1 numara: Fondamenta Nuove'den Murano'ya gidiyor. Sanırım Venedik'te başka duraklara da uğruyor

Atladım 3 numaraya, ilk durak Murano.

Colonna durağından Museo durağına kadar yürüyüp yol üstündeki bütün cam dükkanlarına da girdim. Bizim Paşabahçemiz de çok güzel ama buradaki cam objeler bir başkaydı. Minicik hayvan figürlerinden dev şamdanlara her zevke uygun objeler, takılar var. Ama her bütçeye uygun diyemeyeceğim. Her şey oldukça pahalıydı.

Zaten Murano esnafı da durumun farkında. Bir çok dükkanın camında şöyle duyurular vardı: "Burada Çin camı satılmaz. Ayrıca burası ucuz hediyelik eşya dükkanlarından değil, fiyatlarımız da ona göre."

Çin işi camlara bu kadar atarlanan Murano'nun cam ustaları adanın ortasına sanatlarını anlatmak üzere aşağıdaki anıtı dikmiş:

Dükkanlarda o kadar güzel şeyleri gördükten sonra insan anıt olarak da daha yaratıcı, zarif bir şey bekliyor. Ben bekledim yani, ama bunu uygun görmüşler.

Murano'da yaklaşık iki saat geçirip bir acı kahvesini içtikten sonra Museo durağından vaporetto'ya atlayıp Faro'ya gidiyorum. Buradan da başka bir vaporetto ile doğru Burano'ya. 48 saatlik sınırsız ulaşım kartına 30 euro verdikten sonra wc'ye vaporetto servisi olsa binerim.

Burano'ya gelince insanın hiç niyeti bile olmasa mutlu olası geliyor. Rengarenk bir ada. Murano'dan çok daha küçük ama çok daha sevimli.

Burano'da önceliğim karnımı doyurmak, istikamet Al Gatto Nero. Deniz ürünleri restoranına onu da yerim, bunu da yerim diye hayaller kura kura gidiyorum ve bingo! Yer yok.

Masa boşalmasını beklerken ikram edilen prosecco'yu götürüyorum elbet:

Ve masama geçiyorum. Derken bir hayal kırıklığı daha: menüdeki yemeklerin neredeyse tamamı iki kişilik. Araya taraya menüden tek kişilik bir başlangıç bir de ana yemek bulabiliyorum:

Bir de garson Tarkan'ın arkadaşı çıkmasın mı? Hani şu şarkıcı olan, geçtiğimiz günlerde evlenen Tarkan. Acaba benim garsonu düğüne davet etmiş midir? Bana anlattığı kadar yakın arkadaşlarsa düğüne gidip çeyrek altınını takmıştır. Selam da söylemiştim, selamımı iletti mi ki?

Karnım tok, adayı turlamaya başlıyorum. Renkli evlerin dışında bir de dantelleri meşhur Burano'nun. Tamam güzel, zarif dantel işleri vardı ama çocukluğu benim gibi harıl harıl dantel ören anne, anane, teyze, yengeler arasında geçmiş birisi için o kadar da şaşırtıcı değil bunlar.

Unutmayınız ki bizler dantelden tüp örtüsü, oklava kılıfı ören bir ceddin torunlarıyız. Bizim atalarımız dantelden bina, dans eden kadın figürü örmüyorsa yapamadıklarından değil, uygun görmediklerindendir.

Murano ve Burano'yu fethettiğim bu keyifli günün sonunda hem de Tarkan'ın arkadaşıyla tanışmış olarak ertesi günü de bir haftalık seyhatimi tamamlamış olarak İstanbul uçağına binmek üzere Venedik'e dönüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder