25 Mayıs 2016 Çarşamba

Manzaralı Bir Oda

Seyahatlerimde, gittiğim yerlerle ilgili kitap okuma geleneğimi ısrarla sürdürmeye çalışıyorum. En son çıktığım bir haftalık İtalya seyahatimde de bunun için çaba sarf ettim. Lakin bir takım engellerle karşılaşmadım değil.

Mesela Bologna'da geçen bir kitap bulamadım. Floransa'da geçen kitaplardan ise istediklerimi bulamadım. Bu yönden en zengin şehir Venedik'ti diyebilirim.

Bir de bu seyahatimde kişisel yürüme rekorumu kırdığım için (bir günde 31.934 adımla 23,20 km kat ettim, bir önceki rekorum 31.272 adımdı) okumaya pek vaktim kalmadı ama aldığım tüm kitapları dönüşümde okudum.

Floransa ile ilgili bulduğum kitap E.M. Forster'ın Manzaralı Bir Oda'sıydı.


Aslında bu kitapta, 20. yy. başlarındaki İngiliz toplumunun sınıf ilişkileri, üst sınıfa mensup bir genç kızın o zamanın koşullarında kendi olabilmek, hayatını yaşayabilmek için verdiği özgürlük mücadelesi ile birlikte anlatılıyor.

Kitabın Floransa ile ilişkisi ise hikayenin, Lucy ile kuzeni Miss Bartlett'in çıktığı yolculuktan kaynaklanıyor. 20. yy İngiltere'sinin üst sınıflarında adet olduğu üzere genç Lucy görgüsünü, bilgisini arttırmak için ailesi tarafından bir Avrupa yolculuğuna çıkar.

Aynı benim gibi.

Bu yolculukta Lucy'e eşlik eden kuzeni Miss Bartlett, Floransa'da yerleştikleri pansiyonda ille de manzaralı bir oda için ısrar eder. Oysa Lucy, bir odadan manzarayı izlemek yerine, manzaranın bizzat içinde olmak, hayatı tecrübe etmek, yaşamak, hissetmek istemektedir. Bir de bu pansiyonda konaklayan genç George'a aşık olmasın mı.

Aslında hiç de asi bir karakter olmayan Lucy, İngiltere'ye dönüşünde, kendinden beklenene uygun olarak, ailesi ve çevresinin uygun bulacağı Cecil ile nişanlansa bile, George'un gerçekleri yüzüne vurmasıyla, bir kadına bir biblodan daha fazla değer vermesi mümkün olmayan Cecil ile nişanını bozup hayatının iplerini ele alır.

O kadar uzun laflara gerek yok, aslında sadece evlenmek istemediği bir adamla evlenmeyi reddeder. Düşünsenize, bir kadının bu kadar basit bir şeyi yapması bile kitaplara, filmlere konu olabiliyor. Vah bize, vahlar bize.

En azından kitabın sonunda Lucy ile George'un mutlu sona ulaşması ile avunalım.

Hikayenin çok kısa bir bölümü Floransa'da geçse bile, o kadarı bile havaya girmeye yetiyor. Kiliseler, meydanlar, Arno Nehri, heykeller... Boncornoooooo!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder