11 Eylül 2015 Cuma

Sakız'dan Kalanlar


Islomania diye bir şey okumuştum bir kaç ay önce. İngiliz şair ve yazar Lawrence Durell'in 1953 yılında icat ettiği bir kelime. Kısaca ada manyaklığı. Daha uzun şöyle: (kaynak burada) "Gideon’un karalama defterleri arasında bir gün, daha tıp bilimine geçmemiş hastalıkların bir listesini bulmuştum, bunlar arasında çok seyrek rastlanan ama tanınmadığı da ileri sürülemeyecek bir ruh hastalığının adı olarak “Islomania” sözcüğü de göze çarpıyordu. Bunu açıklamak için Gideon, adalarda her nasılsa karşı konmaz bir çekicilik bulan insanların olduğunu söylerdi hep. Bir adada, denizle çevrili küçük bir dünyada olduklarını bilmek bile, böylelerinin içini sözle anlatılmaz bir esrimeyle dolduruverir. Bu doğuştan ada-tutkunları, derdi Gideon, doğrudan doğruya Atlantislilerin soyundandırlar, ada yaşamına bilinçaltlarında süren özlem, yitik Atlantis ülkesine yönelmiştir.” (Ada, Akşit Göktürk, sayfa 147).

Heh işte, bu islomania şeysi bende kesin var. Çok eminim. Kesin bilgi.

Sakız'da otelimize yerleştik, arabamızı kiraladık, plajlarını fethettik, yedik, içtik. Ama ben boş durmadım, arada gözlemler de yaptım.

İşte izlenimlerim, serbest çağrışım usulü:

* Tatile gitmeden önce beni bir endişe almıştı : vay kriz var, bizim vizeler ne olacak, ya gidemezsek. Koskoca bir ülke battı batacak, benim derdim tatil. Yapacak bir şey yok, Allah beni böyle yaratmış. Gittim gözlerimle gördüm: tüm endişelerim boşaymış, Sakız'da kriz mriz yok. Adada turist çok ama Yunanlılar da çok; yiyorlar, içiyorlar, dolce vita yapıyorlar.

* Restoranlarda, otellerde, dükkanlarda "kriz var, sıcak para gelsin, nakite indirim yapayım" diye bir şey kesinlikle yok. Tüm tatil boyunca yaptığım tüm harcamalarda alabildiğim toplam indirim tutarı sadece 3 euro oldu. Bunda benim pazarlık yeteneklerimin zayıflığının da payı olabilir. Bilemiyorum.

* Ekmek konusunda çok başarılılar, gittiğimiz hiç bir restoranda beyaz ekmek yoktu, hepsi de çok lezizdi.

* Akşam yemekleri 10'da başlıyor. Yemeğin bitmesi 11'i buluyor. Ne zaman hazmediyorlar bilmiyorum.

* Sakız merkezde çok güzel kokteyl barlar, kafeler, restoranlar var. Hele bir kokteyl bara gittik bir akşam: Oz. Bir pasajın içinde, önünden geçseniz "aaaa burda da böyle bir yer varmış" demezsiniz. Ama kokteylleri çok güzel, dekorasyonu orijinal, çalışanları süper. Sakız'a giderseniz muhakkak buraya gidin.


* Kokteyl içmek falan çok güzel de, şöyle gönlüme göre kurtlarımı dökecek bir yer bulamadım. Kordon boyunda 12'den sonra cıs tak cıs tak müzik yapan yerler var ama müzikler bizi açmadı.

* Her restoranda hesapla birlikte minyatür dondurma ikram ediliyor. Çok hoş.


* Adada konuştuğum ve İstanbul'dan geldiğimi duyan her ama her Yunanlı aynı tepkiyi verdi: derin iç çekme eşliğine "aaah Konstantinapol" Tamam dostluk, kardeşlik çok güzel, kalbini de kırmak istemem ama burası İstanbul koçum.

* Konaklamayı merkezde yaptığımız için memnun olduk. Oldukça hareketli, yeme içme seçenekleri bol. Ama mesela Mesta'nın gecesini de görmek isterdim, ya da bir gece Agia Fotini'nin sakinliğinde kalmak isterdim, adanın kuzeyinde en az bir gece konaklamak da isterdim. Eğer yüksek sezonda gitmiyorsanız sabahtan yola çıkıp akşam vardığınız yerde konaklama seçeneğini de değerlendirebilirsiniz.

* 2012'deki yangının izleri çok net görülüyor. Aşağıdaki fotoda görünen tepenin sağ ve sol taraflarına bakınca siz de anlayacaksınız:



* Sakız merkezde ve adanın güney bölgelerinde Turkcell çekiyor, kuzey ve batı kısımlarında sinyal yok. Ama her yerde de wifi var zaten. Yurt dışı paket almaya gerek yok. Bence.

* #yinegidecekben

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder