8 Eylül 2013 Pazar

Batsın bu dünya

Bugün, şimdi buradan açıklamak istemediğim bazı gizli nedenlerden dolayı, çeşitli oyuncak mağazalarını gezdim. Kardeşim burayı okumuyor olsaydı açıklardım. Hele önümüzdeki hafta yakışıklı yeğenim 1. yaşını dolduruyor olmasaydı kesinlikle açıklayabilirdim. Ama bu şartlar altında mümkün diil.

Neyse konuyu dağıtmayayım. Bugün oyuncak mağazalarını gezdim ve de sinirlerim zıpladı. Oyuncakları kız ve erkek çocuklarına göre gruplamışlar. Tamam, kızları bebeklere; erkekleri arabalara yönlendirmeyle mücadele etmenin beyhude bir çaba olduğunu uzun yıllar önce fark ettim. Ama bebek bezlerini oyuncak yapıp, kız çocukları bölümüne koymanın anlamı nedir yahu!!!  Küçücük kız çocuklarının kafasına kazınıyor "görev"leri bu yaşta. Erkeklere de sunsunlar böyle oyuncaklar o zaman.

Mesela hiç bir erkek çocuk oyuncak reyonunda tencere, tava takımı görmedim. Daha bu yaştan cinsiyet ayrımcılığı o taze beyinlere ince ince işleniyor.

Bir kaç sene önce çevre mi, enerji mi hatırlamıyorum bir bakanlığın reklamları dönüyordu tv'de. Su tasarrufuna dikkat çeken bir reklam. Amaç güzel, ama ben reklamı ilk gördüğüm anda çıldırmıştım. Akışta, baba ve herhalde 5-6 yaşlarında oğlu diş fırçalarken görüntüleniyor, anne ve benzer yaşlarda kızı mutfakta bulaşık yıkarken. Neden baba-oğul mutfakta değil? İşte devlet eliyle cinsiyet ayrımcılığı.

Reyonun önünden hızla geçmek zorunda kaldım, acelem vardı, bir daha da dönemedim. Ama en kısa zamanda tekrar dükkana gidip kontrol edeceğim, umarım yanlış görmüşümdür. Fakat eğer doğru gördüysem vallahi billahi bir kampanya başlatmayı düşünüyorum sosyal medyada falan. Sesimi duyurabilir miyim, kim ne kadar ilgilenir bilemiyorum ama deneyeceğim. Belki birilerinin kahramanı olurum.

Gerçekten hepimizin bilinçaltına öyle mesajlar işlenmiş ki, hiç ummadığım kişilerden duyduğum bazı laflar beni hayretlere düşürüyor. Bütün gün dışarıda deli gibi çalışıp, akşam kocasıyla aynı anda eve giren bir hemcinsimin "eve ne kadar geç gelirsem geleyim ertesi güne 3 kap yemeğimi hazır etmeden yatmam, mutlaka tatlım da her zaman hazırdır, kocam tatlısız yemeği beğenmez" dediğini duydu bu kulaklar. Bu esnada koca hazretleri ayaklarını uzatıp tv seyrediyormuş tabi.

Başka bir arkadaşımdan da akşamları spora gidiyorum diye "aaa o saatte gelinir mi eve, beyin akşam çay kahve içmek ister, meyve yemek ister ama sen evde yoksun kim hizmet edecek" yorumunu işitip basiretim bağlandı da "giderken mutfağı kilitlemiyorum" diyemedim, öyle bön bön baktım sadece.

Atomu da parçalasan, kansere çare de bulsan eğer kadınsan "ocağa bir kap yemek koyabildin mi" kriterinden geçemezsen yandın.

Ben bu konudaki şanslı azınlıktanım. Hiç erkek kardeşim olmadı, olsaydı annem-babam ona farklı davranırlar mıydı bilemiyorum. Ama babamın bu konuda kendi jenerasyonundan ne kadar farklı olduğunu gözümle gördüm/görüyorum. Keza beyimle de "birlikte tüketiyorsak birlikte üretiyoruz" anlaşmamız tıkır tıkır işler.

Analar, bacılar kurban olayım oğullarınızı kadınlar tarafından hizmet edilmesi gereken uzaylı yaratıklarmış gibi yetiştirmeyin. Kızlarınıza da ortak yaşamın hiç bir sorumluluğunu tek başına almak zorunda olmadıklarını iyice öğretin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder