31 Ağustos 2013 Cumartesi

Can'ımız - ikinci bölüm

Bugün resmi olarak 2013 yazının son gününü idrak ediyoruz. Bizim de tatilimiz artık bitiyor, yarın İstanbul yolcusuyuz maalesef.

Bu yıl da güzel bir yaz geçirdik, darısı önümüzdeki yıla. Bu seneki tatilimizin en güzel yanı yeğenim Can'la geçirdiğimiz bir haftaydı. Kuzucuk o kadar tatlı ki, çok özleyeceğim.

En son iki hafta önce bayramda görmüştüm, günden güne değişiyor gerçekten, iki haftada o kadar değişmiş ki.

Bir su içişi var bayılıyorum. Kuş gibi kafasını bardağın içine sokmaya çalışıyor. Bir taraftan da yan gözle çevresini inceliyor. Zaten o kadar meraklı ve çevresiyle ilgili bir bebek ki, dolaşırken sürekli sağı solu inceliyor. Kafası bir o yana bir bu yana dönüyor. İlgisini çeken bir şey gördüğünde "aaaaa" diye bir ses çıkarıyor ki duysanız ölürsünüz.

Mesela eline bir meyve veriyoruz, yemeye başlamadan önce her tarafını inceliyor. Çocuk ne yiyeceğini bilmek istiyor. Yiyeceğinin tetkik ederken çıkardığı sesler başka alem. Meyve, inceleme aşamasını geçtikten sonra da bir yumuluyor, her tarafı batıyor. Ama izlemesi çok keyifli. Mesela karpuz çok seviyor. Geçen akşam babası karpuz yedirirken öyle keyifliydi ki, tabakta karpuz bitip de babası almaya gittiğinde arkasından ağladı yavrum. Bir başka sevdiği meyve de armut. Armut ne kadar büyük olursa olsun, mücadeleden vazgeçmiyor. Teyzesine çekmiş. :)

Can'ın armutla savaşı, armut kaybetti elbette

Meyveler dışında çok sevdiği bir başka şeyse bulaşık makinesi. Bulaşık makinesinin kapağının açıldığını görür görmez, hatta görmesine de gerek yok, sesini duyduğu anda motor takılmışçasına makineye doğru bir emekleyişi var ki görmek lazım. Bıraksak makinenin içine girecek.

Bir de öpücük olayı var, "Öpücük ver Can" diyoruz, kafasını uzatıyor. Daha öpmeyi öğrenememiş, ama ısırmayı çok iyi biliyor. Altı tane dişiyle bir asılıyor, valla yarışmaya katsak dişleri ile araba çekebilir bence.

Ce-e yapmayı öğrenmiş. "Can nerde?" diyoruz. Peçete, tişört artık ne bulursa arkasına saklanıyor. Sonra da kafayı çıkartıp "a-aaa" diyor. Eğer arkasına saklanacak bir şey bulamazsa da eliyle suratını kapatıyor. Ama elleri bütün suratını kapatamıyor, sadece gözlerini kapatıyor yavru.

Henüz konuşamıyor ama ne söylersek aynı tonlamayala "aaaaa" yapıyor. Tehlikeli eşyalara yaklaştığında ananesi işaret parmağını sallayıp "hayır hayır,olmaz olmaz" diyor, bizimki hemen işaret parmağını sallamaya başlayıp aynı tonlamayla "a-a-a-aaaaa" diyor. Diğer zamanlarda da işaret paramağı hep havada. Nereye gitmek istiyorsa, neye bakmak istiyorsa işaret parmağı emrine amade.

"Bay bay" lafını duyar duymazsa el sallamaya başlıyor. Bay bay'ın kendisine söylenmesi şart değil, sen başkasına söyle, ya da iki kişi aralarında konuşuyor olsun, fark etmez. Biz lafı duyduğumuz anda el sallamaya başlarız. Geçen gün plajdayız, deniz kenarına oturduk kum oynuyoruz. Yanımızdan bir bebekle annesi geçti. Kardeşim bebeğe "bay bay" dedi, bizimki kumları bırakıp el sallamaya başladı. Öbür bebek de tık yok, annesi çok bozuldu bu duruma. "Bizimki de bir kaç ay önce bay bay yapıyordu, ama bıraktı" diye açıklama yapıyor. Bu anneler bir alem.

Her bebek gibi telefon ve kumandalara özel ilgisi var. Daha konuşamayan bebek, akıllı telefonların tuş kilidini açmayı öğrenmiş. Ekrandaki resimleri de meşhur işaret parmağı vasıtasıyla kaydırarak değiştirebiliyor. 

"Ya ya ya, şa şa şa Can Can çok yaşa" diye tezahürat yaptığımızda ise hemen koluyla tempo tutmaya başlıyor. Müzik duyduğu anda ise sağ sola sallanmaya başlıyor. Kucağına alıp dans ettiğinde ise ondan mutlusu yok. Müzik sevgisi teyzesine çekmiş kuzumun ama umarım müzik kulağı annesi ve teyzesine benzemez :)

Kimin kucağında olursa olsun, dedesini görür görmez kendini ona fırlatıyor adeta. Sesini duyar duyma dikkat kesiliyor, bekliyor, dedesin görüş alanına girer girmez de kanatlanıp uçacak adeta. Ananesiyle muhabbetleri ise insanı kıskandırır. Ananesine bakıp kahkaha atmaya başlıyor, ananesi kahkaha atınca çıldırıyor. "Hep siz mi beni güldüreceksiniz, işte ben de sizi güldürüyorum" der gibi.

Her şey tozpembe değil tabii ki. Alt temizleme konusu bildiğiniz gibi değil. Bu kadar tatlı çocuktan böyle bir koku nasıl çıkabiliyor inanılır gibi değil. Annesine tavrımı koydum, "Bu çocuğun fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak için annesi ve babası var, ben psikolojik ihtiyaçlarından sorumluyum" diye. Ben severim, öperim, oyun oynarım ama karnını doyurmak, altını temizlemek uzmanlık alanım değil maalesef. Onu hayata hazırlamak için bazı parlak fikirlerim de var ama annesi şiddetle karşı çıkıyor. Halbuki ben her şeyi Can'ın iyiliği için düşünüyorum. Napalım, annesi babası izin verene kadar benim planlar rafa kalkar.

Geçen gün feysbukta bir şey gördüm, kardeşlerin yaptığı en güzel şey yeğenlerdir diye. Çok doğru.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder