12 Ağustos 2013 Pazartesi

İzmir vs İstanbul

Dün akşam itibarı ile tatilimizi bitirip İstanbul'a geri döndük. Öncelikle belirteyim ki, bu sefer havaalanına girer girmez telefonlarımı kapattım. Kapıda, koltuğa yerleşince, uçak taksiye başlayınca ve havalanınca olmak üzere 4 defa da kontrol ettim. İnsanlar böyle paranoyak oluyor işe.

GS-FB süper kupa maçının dün akşam olması bizim şansımızdı. Eğer maç olmasaydı uçağımızı kaçırabilirdik. Ne alaka diyorsanız hemen açıklayayım. Uçak 23:30'da idi. Hasta FB'li olan beyim ve kardeşimin beyi maçı izlemek istedikleri için yazlıktan erken çıkıp İzmir'e gitmek istediler. Bu nedenle saat 7'de hareket ettik. Ve iyi ki de çıkmışız, havaalanına ucu ucuna yetiştik.

Şimdi, kabul edelim ben de dahil olmak üzere çevremdeki bir çok kişinin en büyük hayali İzmir'dir. İzmir'e sevgimiz, saygımız sonsuzdur. İzmir dendiğinde şöyle bir silkinip kendimize gelir, toparlanıp önümüzü ilikleriz. İzmir'de yaşayanlara imrenir, gıpta eder biraz da kıskanırız. En bunaldığımız zamanlarda bir gün İzmir'e yerleşme hayaliyle kendimizi sakinleştirir avuturuz.

Çünkü buradan bakıldığında görünen manzarada İzmir, her daim sayfiye hayatı sürebileceğin bir büyük şehirdir. Orada yaşamak rahatlıktır. Ne tasa ne dert vardır. Yaşam kalitelidir. Hayat pahallı değildir. Yazları eğlenceli ve sıcak, kışları eğlenceli ve ılıktır, baharlarından bahsetmiyorum bile.

Kordonu vardır, saat kulesi vardır, Kemeraltı vardır, yakında Foça, Çeşme, Alaçatı, Özdere vardır. İzmirli Taylan'ı vardır. Kim bilir İzmirlilerin bildiği daha neleri vardır.

Hele insanları yok mu insanları, adeta kanatsız birer melektir. Hepsi medeni, saygılı, kültürlü ve yardımseverdir. Tamam biraz da gariptirler, halihazırda bir ismi olan şeylere başka isimler takarlar. Üniversite yurdunda İzmir'li bir oda arkadaşım vardı "biz çamaşır suyuna klorak, simide gevrek, çekirdeğe çiğdem deriz" dediğinde çok şaşırmıştım. "Bu saydıklarının hepsinin bir ismi var zaten, neden başka isimler koyuyorsun?" diye sorduğumda o daha çok şaşırmıştı. Ama şaka bir yana, şu ahir ömrümde tanıdığım İzmirli arkadaşlarımın hepsini çok sevmişimdir. Sadece bir tanesiyle yıldızımız barışmamıştı ama onun da sebebi uzun hikaye şimdi girmeyelim.

Benim hayalimdeki İzmir böyledir, eğer gerçekler böyle değilse de anlatamayın, bilmeyeyim, hayallerim yıkılmasın.

Ama kardeşim insaf. Bu İzmir'in trafik olayı nedir. İçini bilmem ama İzmir'e giden yolların trafiğini görünce dedim ki hey gözünü sevdiğimin İstanbul'u. Tamam İstanbul'da trafiğin feriştahı vardır. En yakın mesafe bile olsa bir yerden bir yere gitmek için en az 1 saat önce yola çıkmak gerekir. Hele ki işin içine köprü geçmek giriyorsa kafadan 3 saat ayırırız yola. Mesela eski ofisimle evin arası kapıdan kapıya 7 km idi. İş çıkış saatinde o yolu 30 dakikadan erken gittiğim olmadı hiç.

Yağmur yağar yollarda perişan oluruz, kar yağar yola bile çıkamayız. Güneşli havalar trafiğe engel olamasa da sabırsız sürücüler hemen bu açığı kapatır, bir kazayla trafiği tıkar. Yani İstanbul'da yaşayan birinin trafikte kalması için her türlü imkan mevcuttur.

Ama biz burada delikanlı gibi kalabalık nedeniyle trafik derdi yaşarız. Arabalar çok, yollar yetersizdir çünkü. Bizim dün yaşadığımız gibi şehirler arası güzergaha konmuş ve ana yola 15 saniye yanan yeşil ışık nedeniyle değil.

Buradan yetkililere sesleniyorum. Aklıselim sahibi birisi Bergama İzmir yolundaki sinyalizasyona bir el atsın. Hayır duaları garanti.

4 yorum:

  1. izmir halkının sesi olmuşsun, sen çok yaşa emi..şimdi ben bu yazıyı karayollarına twitlesem bakarlar mı icabına acaba? imza: mağdur vatandaş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Izmir halkina canim feda. Ayrica yazilarimi tivitlemkten, feysbuklamaktan cekinmeyiniz.

      Sil
  2. bence İzmir'in güzellikleri hakkında da bir yazı yaz. Okumalara doymayalım.

    YanıtlaSil
  3. izmirin güzelliklerinü yazması için nükünnük'ü konuk yazar olarak alacağım ;)

    YanıtlaSil