29 Ağustos 2013 Perşembe

Altınova


Bu sabaha Altınova pazarında başladık. Sabah 9:30'da pazara gitmek için yola çıktık. Erken gittiğimizi sanırken, bizden de erkenciler işlerini bitirmiş dönüyorlardı. Pazar bol, bereketli ve rengarenkti. 

Blogum için fotoğraf çekimi ve pazar esnafı ile röportajlarımı yaptım. Eve dönünce sevgili kardeşimin "biz kahvaltı için sizi beklerken sen röportaj mı yaptın" sitemlerine göğüs gerdim. Her şey siz sevgili okuyucularım için.


pazardan sizler için seçtiğim çeşitli tezgahlar
Sol alt karenin üst kısmında görünenler bizim sarı fasulye diye bildiğimiz fasulye çeşidi. Bizim oralarda bu fasulyeye oturak fasulyesi denir. (bizim oralar = Bursa) Kuru fasulyenin kurumadan önceki hali. Dış kabuğu kuru gibidir ama taneleri tazedir, her ikisinin de rengi beyaza yakın bir sarı renktedir. Çok lezzetli olur, şimdi de tam mevsimi. Benim pek yemek yapma becerilerim olmadığı için özel bir tarif veremeyeceğim. Ama şöyle söyleyeyim, benim gibi bir beceriksizin elinden bile çok lezzetli bir yemeğe dönüşebiliyor. Sihirli fasulyeler.

Bu tezgahın fotoğrafını çekerken pazarcı yanıma yaklaşıp "Adını biliyor musun onun?" dedi. "Sarı fasulye" dedim. Değilmiş. Adı badalanmış. Bizde meyve sebze, özellikle de fasulye konusunda uzman babamdır. Hemen babama sordum, sarı fasulyenin adının badalan olduğunu biliyor muymuş diye, burada öğrendiğini söyledi. Sanırım Ege Bölgesi'nde kullanılan ismi bu. Bana yeni bir şey öğreterek günümü kurtarıp boş bir gün olarak geçmesini engelleyen pazarcı kardeşe teşekkürlerimi sunarım.

Öğleden sonra da denize girmek için Altınova'da kalmayı tercih ettik. Altınova, sıklıkla Altınoluk'la karıştırılan, ancak Altınoluk'tan uzakta, Ayvalık - Dikili arasına konuşlanmış bir emekli kasabasıdır. Uzuuuun bir kumsala sahiptir. Ve de bizim yazlığımız Altınova'dadır. Maalesef, tüm Kuzey Ege hattında olduğu gibi kötü yönetilmektedir. Bu kadar güzel bir sahil bu nedenle pek bilinmez kanımca.

Önceki yazılarımdan dolayı merak edenler için hemen bilgi vereyim, Altınova sahilindeki tüm duşlar ücretsiz ve sınırsızdır. Umarım böyle de devam eder.

Bugün deniz enfes, hava rüzgarsızdı. Denize girmek tam bir keyifti yani. Yalnız bugün ufak bir boğulma tehlikesi atlattım. Olaylar şöyle gelişti:

Sevgili kardeşimle birlikte yüzüyorduk, sonra kurbağalama yüzme yarışı yapalım dedik. Başladık yüzmeye. Baştan belirteyim, ben ne stil yüzersem yüzeyim olaya kendi stilimi katarım. Ben kurbağa kurbağa yüzüp kardeşimi geçtiğimde kendisinin kahkahalarını duydum. Kahkaha bulaşıcı. Ben de gülmeye başladım, sebebini bilmeden. Ama yüzme yarışını kazanacağım diye yüzmeye de devam ederek güldüğümden her ağız açık yüzme deneyiminde olacağı gibi mebzul miktarda su yuttum. O kadar fazla yutmuşum ki öksürmeye başladım. Ve maalesef denizin ortasında az miktarda kustum. Evet iğrencim. Napiim, kontrol edemedim.

Neyse, kısa süre sonra kendime geldim, ve tekrar gülmeye devam ettik. Meğer sevgili kardeşim benim stilize yüzmeme gülüyormuş. Çünkü benimki kurbağalama değil köpekleme yüzüşmüş. Problem diil, ben yaptığım her işe tarzımı katarım.

Altınova'dan selamlar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder