9 Ağustos 2013 Cuma

Sevgili günlük


Bayram nedeniyle yazlığa geldik, hem bayram ziyareti hem kısa bir tatil bize iyi geliyor. Yoğun yeme içme, sohbet, denize girme programından yazmaya fırsat bulamadım.

Buraya gelirken neredeyse büyük bir felakete sebep oluyordum. İstanbul'dan uçakla İzmir'e geldik. Uçakta çantam kucağımda kitabımı okuyorum, bir anda çantada bir titreme başladı. O anda havaalanında yaşadıklarım film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Lounge'dan çıkarken telefonumu kapatayım dedim, o sırada beyim gazete almaya gitti, ben de onu beklerken ekrandan kapımızı kontrol ettim. Sonra kapıya gittik, kapıda aklıma geldi, iş telefonumu da kapattım.

Meğer kendi telefonumu kapatayım demişim ama kapamamışım. Ve bizim havada olduğumuz süre boyunca benim telefon açık, sms'ler gelmiş falan. Uçakta telefon titremeye başladığında dondum kaldım, bekliyorum ki karşı taraf telefonu kapatsın ben de cihazı kapatayım. Ama benim inatçı kardeşim ısrarla sonuna kadar çaldırmaya devam etti. O kapatır kapatmaz da ben çantanın içinden çaktırmadan telefonu kapattım ama soğuk terleri de boşalttım. Allahtan sorunsuz bir şekilde indik, ama çok korktum.

Neyse uçak yolculuğumuzun heyecanından sonra buraya geldik. Her şey çok güzel. Babam emekli olduktan sonra balıkçılık ve tarım işçiliğine başladı. Balıkçılık yaklaşık 10 senedir balıkları beslemek şeklinde gelişiyor, bir gün o beslediği balıkları yakalayacak da inşallah. Tarım işçiliği ise yazlığın ufacık bahçesindeki faaliyetleri ile devam ediyor. Bizlerse bu durumdan oldukça memnunuz. Bu sene her zamanki domates biber faaliyetlerine karpuz eklenmiş, oldukça başarılı. Bir de mısır girişimi var ama az önce kopardığı koçandan gördük ki başarısızlıkla sonuçlanmış. Tohum iyi değilmiş. Bu sene salatalıklar da başarısız.

Bir de bu sene burada bir köpek bir de kedi peydah olmuş. Köpek sitenin köpeği, her ev besliyor. Bir tane sokak köpeğini evlat edinmiş bizim site. Bir de tasma falan takmışlar. İlginç olan kedi.

Efendim bu kedi, hamile kalmış ve doğurmak için bizim bahçeyi seçmiş. Kedi doğum yapıp iki gün boyunca yerinden kımıldamamış. Bunu gören bizimkiler bahçede onun için hemen bir köşe hazırlamış, yerinden kalkamıyor diye kasaptan ciğer, sütçüden süt alıp özenle beslemişler. İki gün sonra kedi 4 yavrusunu başka bir yere taşımış. Fakat şimdi her gün bizim bahçede. Benim de hayvanlarla aram pek iyi değildir, her türlü münasebetten kaçınırım, herhangi bir hayvana dokunamam, bana değerlerse çok yüksek desibellere çıkabilirim. Bu kedi benden korkmuyor arkadaş, ne zaman yemeğe otursak hemen yanımızda bitiveriyor. Pist falan diyoruz takmıyor, bu sefer ben ayaklanıyorum, hani şöyle boyumdan posumdan bir etkilensin bir kaçsın falan. I-ıh bana mısın demiyor, öyle gözlerini dikip bana bakıyor. Bu güne kadar benden korkmayan ilk kediyle karşı karşıyayım, şaşkın durumdayım. Otoriterimi sarsıyor. Hortumla su sıkmak gibi daha ciddi önlemlere başvurmak zorunda kalmadan kimin patron olduğunu anlar umarım.

Beyimin de kediyle arası pek iyi. "Bayram kedisi" adını taktı kendisine, "bayram kedilerini yazsana" dedi bana, "ben kedi bile sevemem, ne yazcam" dedim, "hayal gücünü kullan" diye buyurdu kendileri.

Bugünler böyle işte,kalabalık, bahçe mahsulleri, kediler, köpekler, deniz günlerimizi dolduruyor. Herkese sevdikleriyle beraber, sevdikleri şeylerle dolu, mutlu, tadı yerinde nice bayramlar dilerim.



2 yorum: