11 Ağustos 2013 Pazar

Canımız

Kısa tatilimizin sonuna geldik, bu akşam İstanbul'a dönüyoruz. Birazdan son kez denize girip yolculuk için hazırlanmaya başlayacağız.

Şu anda çok üzülmüyorum çünkü önümüzdeki hafta çalışıp sonra iki haftalık tatile çıkacağız. Ama o tatilin dönüşü kötü olacak. Neyse, o tatilin bitişine o zaman üzülürüm.

Bu tatilimizin en güzel yanı 11 aylık yeğenim Can'dı. O sadece annesinin babasının değil, hepimizin canı. Bu küçücük adam evde imparatorluğunu ilan etti, biz de onu mutlu etmek için çevresinde dört dönen gönüllü köleleri olduk.Bütün yeme içme, uyuma, denize girme, her türlü programımızı kendileri belirliyor.

Annesi duymasın ama dedesine çıldırıyor. Başka odadayken sesini bile duysa hemen kuş gibi çırpınmaya başlıyor. Dedesini gördüğü zaman bir an evvel kucağına gitmek için herkesi ezip geçecek neredeyse. Eee dedesini araba gibi kullanıyor çocuk. Bütün gün dedesinin kucağında siteyi tavaf ediyorlar. Titanik gibi, avuçlarına basıyor, kollarını açıyor; hangi istikamete gitmek istediğini işaret parmağı vasıtası ve "ı-ı-ı" sesleriyle belirledikten sonra kaptan köşkünden dedesini idare ediyor.

torun kaptan köşküne kuruldu
 
Dedesi de ona çıldırıyor. Geçen akşam tam yemek saati biraz huzursuzlandı, biz de salıncağını yanımıza çekip oyalamaya çalışıyoruz. Dedesi "verin gezdireyim torunumu" dedi. "Baba sen otur çorbanı iç en azından, biz oyalarız" dedik. "Ben 60 küsür senedir çorba içiyorum, şimdi bir tane torun buldum, değmeyin keyfime" diyor.

En güzel oyunu ananesiyle oynuyor. Daha doğrusu en güzel oyunları ananesi uyduruyor. Yemek yediremediğimiz zamanlarda ananesi ne yapıyor ediyor, oyalamayı başarıyor. Ananesiyle oyun oynarken attığı kahkahaları duymanız lazım, adeta kendinden geçiyor.

Bir de denize girmeyi çok seviyor. Kıyıya oturtuyoruz, babası karşıdan gel oğlum diyor. Bizimki hop kendini öne atıp, cuuup denize. Tutmasak, yüzerek Midilli'ye gidecek. Denizde bu kadar mutlu başka bir çocuk görmedim.

Yemek yerken çok numaracı. Sevmediği bir şey varsa eğer, ağzına bir lokma verildikten sonra dudaklarını büzüp yanaklarını şişiriyor, sanki ağzında yemek varmış gibi. Başka vermeyelim diye.

Benimle sohbet etmeye de bayılıyor. Oturtuyorum kucağıma, başlıyorum "sen Can, ben teyze". Hemen gülücükler atıp, aaaa, uuuu diye memnuniyet dolu sesler çıkartmaya başlıyor. Ben mest.

Kendisi henüz farkında olmasa da eniştesi onunla rekabete girmiş durumda. Can uyuyor, bizimki "ay ben de uyuyayım" diyor. "Bana neden Can'ın güneş yağından sürmüyorsunuz" diye sitem ediyor. Ama Can'ın da üstüne titriyor.


Canımız çok sevilen, bu sevgiyi yansıtan, mutlu, neşeli bir böcek. Her zaman böyle kal kuzum.


2 yorum:

  1. umarım bir ömür boyu sağlıklı, mutlu ve neşeli kalır:) teyzoşuna da burdan teşekkürlerimizi sunalım blogunda Can'a da yer verip böyle güzel bir yazı yazdığı için...:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teyzosu Can'a kurban olsun. Tesekkurlerini kendi agzindan duyacagimiz gunler dentiz vakitte gelsin insallah

      Sil