6 Ocak 2016 Çarşamba

Amerikalı kafası

Prag seyahatimi yazdım da orada tanıştığım Amerikalı anne-kızdan hiç bahsetmedim. Bunu kaçırmamanız lazım.

Amerikalıların kendini dünyanın merkezi sanması, bundan kelli dünyadan bihaber olmaları hepimizin malumu. Hep filmlerde falan görürdüm, bu sefer gözümle gördüm.

Prag'da Terezin turumuz için buluşma noktasında toplandık, toplam 13 kişi. Rehber başlamadan önce herkesle tanışmaya çalışıyor ve en basit soruyla başlıyor: nereden geldiniz? Kanada, İngiltere, İskoçya, Almanya falan herkes ülkesini söylüyor. Bizim Amerikalı'nın cevabı: St Louis, Missouri.

Herrrrrkes Amerika'yı eyalet eyalet, şehir şehir bilmek zorunda çünkü.

Biz bir de tren yolculuğunda bunlarla aynı kompartımana düşmeyelim mi? Düşelim. Anne de bir meraklı ki sormayın, herkesi sorgudan geçiriyor: nereden geldiniz, ne kadardır Prag'dasınız, nereyi beğendiniz, vs.vs. Ajan mıdır nedir anlamadım ama medeni insanlarız sonuçta sohbet etmek gerekiyor. Başladık laflamaya.

Hatun kişisi Prag'da üniversite okuyormuş, dinler tarihi falan gibi bir bölüm. Annesi de onu ziyarete gelmiş. 

Biz, dedim Türkiye'den geliyoruz. Bir ilgi, bir alaka, "Aaaa öyle mi, hangi şehirde yaşıyorsunuz?" dedi. Böyle ilgili ilgili sorunca biliyor sandım, göğsümü gere gere İstanbul dedim.

Ve bundan sonra gelen sorular: İstanbul büyük mü, kalabalık mı, güvenli mi, güzel mi? Fırsat bulmuşum aldım sazı elime başladım turizm elçisi gibi bilgilere: İstanbul çok büyük, kalabalık ama çok güzel şehirdir, bir kere ortasından boğaz geçiyor ve şehrin yarısı Asya yarısı Avrupa kıtasında.

Kadın iki kıta lafını duyunca şaşkınlıktan ağzı açık kaldı, küçük dilini yuttu yutacak. Ve sorular başladı:

* İki kıtada yönetim farklı mı?
* Aynı para birimi mi kullanılıyor?
* Bir kıtadan diğerine geçerken ne yapıyorsunuz?
* İki kıtada aynı dil mi kullanılıyor?

Yav bacım, sen bizim St Louis diye bir şehrin Amerika'da olduğunu bilmemizi bekliyorsun da, senin eyaletinin 3 katı nüfusa sahip, o kaddddar tarihi olan ve daha da önemlisi dünya üzerinde iki kıta üzerine kurulmuş TEK şehri ilk defa mı duyuyorsun.

Bir ya sabır çektim, sakin sakin anlattım her bi şeyi. Bir nevi turizm elçisiyim sonuçta, iyi izlenimler bırakmam lazım.

Ben anlattım, bunlar dinledi, "ooo çok ilgniç, woaw çok etkileyeci" falan diye Amerikanca tepkilerini de verdikten sonra sıradaki soru geldi: "İstanbul da burası gibi noel için süslendi mi? Noel pazarları var mı?"

Kadının kesinlikle ajan olduğunu ve beni test ettiğini anladım ve sakin sakin yanıt verdim: "Elbette yeni yıl geldiği için bir çok yerde süslemeler görebilirsiniz ama noel pazarları kurulmuyor" Neden diye sordu. Tam orada şeytan böyle dürttü beni "Çünkü biz uçan spagetti canavarına tapan pastafaryanizm dinine mensubuz" diyecektim hemen aklıma kadının dinler tarihi okuyan kızı ve turizm elçiliği görevim geldi tuttum kendimi. "Türkiye'de nüfusun büyük çoğunluğu müslümandır ve müslümanlıkta noel kutlanmaz" dedim. "Hımmm" dedi, artık ne demek istediyse...

Yaaa ben de bu Amerikalı kadının kafasından istiyorum, ne dert ne tasam olsun, dünya benim etrafımda dönsün dursun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder