23 Şubat 2014 Pazar

Küçük hanım kayak tatilinde

Neredeyse bir haftadır tatil nedeniyle sizlere seslenemiyordum sevgili okuyucular. Bilmem yokluğumu hissetiniz mi?

Önceki kısa post'ta da bahsettiğim üzere Pazartesi günü Kartalkaya'ya intikal ettik, plan Cuma'ya kadar kalmaktı lakin ah küresel ısınma, bizi de yaktın. Öğle vakitlerinde çok sıcak olan hava nedeniyle helva gibi olan kar, öğleden sonraları buz yapıp kayma işi de bizim için keyifsiz bir hale gelince Çarşamba gecesi döndük. Üstüne üstlük pistlerde yer yer açıklıklar da oluşmaya başlamıştı.

Napalım, bu sene kısmet bu kadarmış.

Bu kayak zımbırtısına küçüklükten başlamak lazım anacım. Ufacık veletler insanın gözünün önünden vijjjjt diye geçince boyundan posundan utanıyorsun da yapacak bir şey yok. Bir kere ağırlık merkezleri yere yakın, denge konusunda daha iyiler. Bir de düşecem korkusu da yok tabi, salıyorlar kendilerini aşağıya.

Ben öyle miyim ya? Kontrollü gidicem diye ağır vasıta misali, aheste aheste pisti inmeye çalışıyorum. Gerçi beyimin çektiği videoyu izledikten sonra "bu iş böyle olmaz, racon neyse o" dedim, ertesi günü saldım kendimi aşağıya. Rüzgarın kızı halt etmiş yanımda.

Var ya şu kayağa biraz küçükken başlasaydım size şu anda Soçi'den sesleniyor olacaktım. Kış olimpiyatlarında ülkemize ilk altın madalyayı kazandırıp destan yazacaktım.

Türkiye adına büyük kayıp.

"Bu kadar yazıyı senin olmayan kayma yeteneklerin için mi okuduk?" diyen okuyucular, bu seferlik böyle olsun, hoşgörüverin.

Neyse ben kışlık ayak fotomla sizi başbaşa bırakıp kenara çekiliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder