11 Şubat 2014 Salı

100. yazı kutlu olsun

14 Temmuz 2013'te başladığım blog yolculuğumda 100. yazıma ulaştım.

Tam 213 gün olmuş, yani ortalama 2 günde 1 yazı yazıyorum, fena sayılmaz.

En fazla yaşam etiketinde yazmışım. Yani ıvır zıvır, şaşırmadım. İkinci sırada kitap etiketi geliyor. Spor ve parlak fikirler kategorileri ise üçüncülüğü paylaşıyor. "Yazdıklarınla blog başlığı uyuşmuyor" polemiğine hiç girmiyorum, malzeme bu. Benim adım hıdır elimden gelen budur.

Bu yolculukta beni yalnız bırakmayan düzenli takipçilerime teşekkür ediyorum. Onlar çok değerli çünkü çok nadirler.

Yine geyiğe bağlamadan yapamayacağım. Lise yıllarında mantık dersimiz vardı, hala müfredatta var mı bilemiyorum. Tümevarımın bazen yanlış sonuçlar verebileceğini göstermek için şöyle bir örnek vardı: Nadir olan şey değerlidir, kör at da nadirdir, o zaman kör at değerlidir.

Bu kadar az takipçim olmasına şaşmamak lazım, baksanıza kendilerini kör at yerine koydum. Özürler, özürler.

Neyse konuya geri dönüyorum.

Bu yolculukta beni yanlız bırakan, ne yazmış acaba diye merak edip de iki satır okumayanları da unutmuyorum, isimlerinin teeeeek teeek not ediyorum. Bir gün çok ünlü olduğumda kara kaplı defteri çıkartacağım.

Bu 100 yazı arasında en çok okunan ilk 5 ise şöyle.

5. sırada ilk oryantiring maceramızdan bahsettiğim Ormanda hayat var! başlıklı yazım yer alıyor. İşte sosyal medyanın gücü, bu yazı feysbuk hesabımda link vererek paylaştığım ilk yazı.

4. sırada plan yapmak ve bu planlara uymanın önemini yazdığım Çok parlak hizmetlerden dev bir hizmet daha başlıklı yazı yer alıyor. Bu yazımın okunma sayısı bir öncekiyle başa baş gitse de dev hizmet burun farkıyla önde. Bu durum da gösteriyor ki Günün Çorbası adlı blogu yazan sevgili Yeliz'in sosyal medyadaki popülerliği benden daha fazla. Çünkü Günün Çorbası'nı takip eden canım kardeşim bizim birbirimize ne kadar benzediğimizi düşünerek onun bir yazısında yorum olarak benden bahsetmiş. Dolayısıyla o yazıyı okuyan takipçilerin bir kısmı da merak ederek benim bloguma gelmiş, hoş gelmiş.

Bu arada Yeliz'i şahsen tanımıyorum ama blogunu takip ediyorum, sizin de takip etmenizi öneririm, çok güzel yazıyor. Bir de itiraf edeyim, Yeliz'in yazılarını okuduğumda kendisinin arkadaşım olmasını çok istemiştim, böyle birlikte çok eğleneceğim bir arkadaşım olurdu gibi hissetim.

3. sırada sevgili kardeşimin blogumu daha ilgi çekici hale getirmek için ilettiği önerilerinden bahsedip ilerleme raporumu ilettiğim Daha iyi bir blog için başlıklı yazım yer alıyor. Sanırım bir çok yazarının ortak derdi bloglarını iyileştirmek. Benim yazdıklarım işlerine yarıyorsa ne ala ama bu konuda çok daha iyi bir adres vereceğim: Serdar Kara'nın Blog Hocam sitesi benim de merakla okuyup çok değerli bilgiler edindiğim bir adres, blog yazma konusunda gelişmek isteyen yazarlar muhakkak takip etmeli.

2. sırada ise büyük bir cesaret örneği sergileyip bir takım karmaşık ilişkileri ifşa ederek gerçekleri gün yüzüne çıkardığım Fotoğraf mafyası başlıklı yazım yer alıyor. Gördüğünüz gibi sadece boş işlerle uğraşmayıp kamu yararı da gözeterek adeta bir araştırmacı gazeteci gibi çalışıyorum. Bu yazımın ikinci sırada olmasının sebebi ise yine ablasıyla Günün Çorbası Yeliz arasındaki benzerlikleri ortaya çıkartmak isteyen kardeşim ve benim yeni bir vize başvurusu için 3 ay içinde 2. defa biyometrik foto travması nedeniyle yazının linkini feysbuk hesabımdan paylaşmam. 

Veeee geldik 1. sıraya. En çok okunan yazım, hem de açık arayla, Can'ımızdan bahsettiğim Teyze olmak bu kadar mı güzeldir başlıklı yazım. Bu kadar çok okunmasının sebebi ise Türkiye nüfusunun artması. Nasıl oldu bu iş diyorsanız şöyle oldu diye yanıtlıyorum: bu yazıyı okuyanlar Google'da aşağıdaki kelimeleri arayarak bloguma gelmişler: "teyze olmak, teyze olmak ile ilgili yazılar, teyze olmak sözleri". Yaniii teyze olacağını haber alan hemen internete girip bir arama yapıyor. Teyzeler önemlidir, teyze olmak çok önemlidir. Teyze olanlar o kadar yoğun duygular hisseder ki kelimeler yetersiz kalır. Teyzeler kendini daha iyi ifade edebilmek için yardım alma ihtiyacı hisseder, bu yüzden aynı durumdaki kişilerin hislerini öğrenmek için araştırma yapar. Yaşasın teyzeler! 

Blogumun gelişmesi için sevgili kardeşim kadar çalışan yok, bu aşikar, hatta benden bile çok çalışıyor. Arayıp yazı konuları iletiyor, bir kaç gün yazı gelmese hemen taciz ediyor, şeker patlatmak gibi boş işlerle uğraşmak yerine blog'la uğraşmam gerektiğini sürekli hatırlatıyor. Sağ olsun. Canım yeğenim ise varlığıyla bile okuyucu sayımı arttırıyor. Ana - oğul hummalı bir çalışma. Ama babalarından hiç bir çaba göremiyorum. Olmuyor böyle, ailece desteklerini bekliyorum.

Nice 100. yazılarda görüşmek üzere.

2 yorum:

  1. Oncelikle 100. yazini cani gonulden kutlarim ve bunu okuyabilmis olmaktan da gurur duydugumu belirtmek isterim. Sonra da bana ve oglusuma blogun en ozel yazisinda bu kadar yer vermen cok hos olmus, tesrkkuru borc bilirim.. kocami iyi bir blog takipcisi yapamadim (napiyim adam bana geldiginde artik cok gecti malum agac yas iken egilir) ama oglumu sadik teyze blogu takipcisi yapacagimdan emin olabilirsin...:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bu blog sen ve oğlun sayesinde ayakta duruyor, ben teşekkür ederim asıl

      Sil