30 Ocak 2014 Perşembe

Bilinmeyen Shakespeare

Meğersem ünlüüüüü Shakespeare hakkında ne dedikodular varmış da hiç haberim yokmuş. Edebiyat dedikoduları da pek tatlı oluyormuş mirim.

Söylentiler diyor ki, aslında Shakespeare'in (ki yazının kalanında kendisinden kısaca SP diye bahsedeceğim) eserleri diye bildiğimiz tüm o soneleri, oyunları yazan kişi SP değilmiş. Yıllar yıllar boyu hepimiz kandırılmışız anacım.

Denilenlere göre aslında tüm o edebi şaheserler Cristopher Marlowe isimli, genç yaşında şüpheli bir şekilde öldürülen şair ve oyun yazarına aitmiş. En ünlü eseri Dr. Faust imiş. Ayrıca kendisi devletin gizli bir ajanıymış. Elizabeth dönemi James Bond'u diyebiliriz kısaca.

Ben okuduklarımın yalancısıyım, SP, Marlowe' un eserlerinin altına sadece imzasını atan bir tacirmiş aslında. Zaten kendisinin aldığı eğitim ve kültürü de o muhteşem eserleri yazması için yeterli değilmiş. 

Zaman içinde SP'nin dönüştüğü marka ve kültür gücüyle edinilen ticari çıkarlar nedeniyle bu gerçeği ortaya çıkartmak isteyen çeşitli araştırmacı ve akademisyenler ise engellenmiş, ciddiye alınmamış.

Bizde faiz lobisi varsa ellerin de Shakespeare lobisi var gördüğünüz üzre.

Peki ben bunları nereden öğrendim? Son okuduğum kitaptan: Şeytan ve Şair, yazarı John Underwood. Kitaptaki hikaye kurgu olmakla beraber yukarıda bahsettiğim Marlowe teorisini temel alıyor.


Yazar, Dan Brown gibi bir gizem ve entrika dünyası yaratmaya çalışmış ancak maalesef bu konuda çok başarılı olamamış. Özellikle başlarda, yaratılmak istenen esrarengiz hava nedeniyle kim kimdir, şimdi anlatılan bölüm kimin başından geçiyor diye karakterleri oturtmakta hayli zorlandım. Bir de kimi yerleri okurken karşılaştığım anlam düşüklükleri beni rahatsız etti, çeviriden dolayı.

Sonlara doğru da bir gönül ilişkisi yerleştirilmiş, bu da çok zorlama olmuş.

Ayrıca değinmeden geçemeyeceğim, kitapta bir bölüme çok güldüm. Hikayede sırrı çözmeye çalışanlar Amerikalı bir gazeteci ile oyunculuk eğitim alan kızı. Hanım kızımız, tabii aldığı eğitim nedeniyle, SP'i sular seller gibi biliyor. İlk başta babası kendisine SP-CM teorisinden bahsettiğinde inanmak istemese de kanıtlara ulaştıkça ikna oluyor ve tam bu noktada dünyası yıkılıyor.

Neymiş efendim yıllarca kendisine doğru diye öğretilen her şey koca bir yalandan ibaretmiş, bu şekilde kandırıldığı için hiç bir şeye inancı kalmamış, bu kandırılmışlıkla nasıl yaşayacakmış falan filan. Tam anlamıyla depresyona giriyor.

Muasır medeniyet seviyesinde bir ülkenin vatandaşının derdi de başka oluyor canım. Bizler gözümüzün içine baka baka yapılan hırsızlıklara öyle alışmışız ki, birinin başka bir yazarın eserlerini çaldığını öğrendiğimizde "Vay şerefsizlere bak" der geçeriz. Yani iyi ihtimalle şerefsiz deriz, işin ucunda "bugüne kadar başkaları çaldı, bari şimdi bizimkiler çalsın" demek de var. Roman kahramanı da olsa depresyona girip hayata küsmez.

Gördüğünüz gibi okuduğum kitaplar çerez kategorisinde olsa da, öğrenmek isteyen için her türlü dersi ihtiva eder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder