20 Ocak 2014 Pazartesi

Hadsiz seni!

Dün kırmızı gözlerimden bahsetmiştim. Tabii pazar olması sebebiylen doktora muayene olamayıp telefonda tarif suretiyle önerilerini almıştım. Bu sabah tam teşekkülü bir hastaneye gidip muayene oldum.

Hastalığımın tıbbi adı viral konjonktivit imiş.

Olansa şu imiş efendim, vücudumda kalmış bir grip virüsü ha bire bana saldırıp duruyormuş.

Kasım sonuydu sanırım, bir grip girişimini başarıyla savuşturmuştum. Yani savuşturduğumu sanıyordum ama becerememişim. Sonra Aralık' ta bir taarruz daha oldu, onu da bir takım salvolarla geri itmiştim, ocak başında ise bir hafta sonunu yatakta geçirtti bana hain virüs, zaten o sefer bronşit olmuşum meğersem.

Tam onu atlattım derken geçen hafta boğazım ağrımaya başladı ama kimseye söylemedim, sigarayla seviyeli bir ilişkim olduğundan kelli çevremdekilerle "boğazım acıyor - sigara içme" polemiğine girmek istemedim.

Cumartesi sabahı da uyandım, ama gözlerim uyanmayı reddediyor. Bir süre gözlerimi açamadım, açtığımda ise ne göreyim, benim gözler bir gecede mutasyon geçirip kırmızı olmuşlar. Bari şöyle güzel bir yeşil ya da derin bir mavi olaydı, bana düşe düşe kırmızı düşmüş.

İşte efendim bütün bu olaylar hep birbiriyle ilişkiliymiş, bu ocağına ateşler düşecise virüs ha bire bana saldırıp duruyormuş. Doktor böyle dedi.

Bunu duyar duymaz cinlerim tepeme çıktı.

Bre gafil, bre densiz virüs! Sen kimle uğraştığını sanıyorsun? Kim oluyorsun da benle mücadele etmeye çalışıyorsun. Tabii arkadaşlarımın bana kısaca "mücadeleci desindes" deyu hitap ettiğini bihaber beyhude bir çabayla beni alt etmeye çalışıyorsun. Bende bir virüs parçasına pabuç bırakacak göz var mı sanırısın.

Madem öyle ben de virüsle mücadele eylem planımı açıklıyorum:


1) tiz vakitte ananem aranacak, uzaktan okuma üfleme suretiylen virüs def edilecek

2) bu virüsün bir daha bana musallat olmamasını teminen hemmmen bir nazar boncuğu temin edilecek

3) annemin zencefil, bal, limondan mütevellit kış çayının suyu çıkartılacak, hatta şu anda çıkartıyorum, gayet lezizmiş

Gelelim doktorun önerilerine, bu kısmı özellikle beyim için yazıyorum: zinhar ev işi yapmayacakmışım; meyve soymak, çay demlemek, çay koymak bu hastalık için çok tehlikeliymiş. Katiyen düzenli zumba yapmam, kalan zamanlarda evde, özellikle de televizyon karşısında yatmam gerekiyormuş.

E beycağzım, bana muhalefet ediyorsun, tıbba da muhalefet edemezsin herhalde, bilim böyle diyor. Mecbur riayet edecez.

Bunun dışında bulaşıcıymış bu meret, tokalaşma, sarılma, öpme yok; tek kullanımlık havlu, bol bol el yıkama şeklinde klasik hijyen kurallarına sıkı sıkıya uymam icap ediyor. Bir de 3 adet damlam var, günün çeşitli vakitlerinde gözüme damlatıyorum.

Zaten kızarık gözler, bir de damladan sonra sulanınca bütün gün ağlıyormuş gibi dolaşıyorum. Bu günlerde bol bol timsah göz yaşları döküyorum anlayacağınız.

Beni gören "ay noooldu sana, neden ağlıyorsun" diye soruyor. "Yaaa zaten çok hassas bir insanım, işte son zamanlardaki gelişmeler yüzünden hüngür hüngür ağlıyorum" diye cevap veriyorum. Tabi cümlenin ortasında bir gülme geldiği için kimse inanmıyor. Ama şu gülme işine bir çare bulursam, bugünlerdeki görüntümle çok iyi duygu sömürüsü yapıp herkese istediklerimi yaptırabilirim.

Kendimi vampire benzetmiştim ya doktor da kurt adamlığı uygun gördü. Çok fantastik bir hastalık anlayacağınız. Ancak şükür acı yok. İlk gün batma ve yanma hissiyatı vardı, bugün de damla kullanma saatim yaklaştıkça kaşıntı geliyor, o da kuruluktan oluyormuş.

Neyse, ben bu virüsün bacaklarını kırar ceplerine koyar postalarım evelallah, benle uğraşmak her babayiğidin harcı değildir.

Herkese sağlıklı günler dilerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder