8 Haziran 2014 Pazar

Yeni Lokanta

Daha önce sosyal hayatımızı düzenleme çabamdan bahsetmiştim. Dileyen buradan göz atabilir. Ancak üzülerek söylüyorum ki şu ana kadar bu programın en düzenli uygulayabildiğimiz kısmı "ilk cuma/cumartesi" oldu.

Şubat ayından bu yana hiç sektirmeden uyuyoruz programa. Ancak diğerlerinde bu kadar başarılı olamadık maalesef. Aslında olamadım desem daha doğru olur zira beyimin programa uymak gibi bir derdi yok.

Neyse efendim, bu haftada "ilk cuma/cumartesi" planımız kapsamında gecelere aktık. İki aydır gitmek istediğim bir restoran vardı, ancak ne zaman arasak aynı cevabı alıyorduk, "şu an yerimiz yok, rezervasyon iptali olursa size haber verelim" Biz de gururluyuz ya öyle yer boşalmasını bekleyecek halimiz yok, "hımmm kalsın o zaman" diyoruz. Lakin bu sefer çok kararlıyım, gidecez.

Beyim sağolsun, benim bu halimi görünce bir ay öncesinden aradı rezervasyonu yaptırdı, biz de nihayet cuma akşamı teşrif edebildik.

Bu gizemli mekan neresi mi? Yeni Lokanta Bar.

Yaklaşık bir yıl önce Beyoğlu'nda açılan restoran, dediğim gibi pek popüler. Füzyon mutfağı denilen cinsten, enteresan yemekler var. Mesela çilekli enginar salatası, vişneli kısır gibi ilk etapta kulağa değişik gelen tatları bir araya getirmişler.

Çok sade bir dekorasyonu var. Zemindeki çini karolar gerçekten de bir restorandan ziyade lokantaya girmişsiniz izlenimini yaratmakta çok başarılı. Ancak söylemeden geçemeyeceğim, masalar küçük, birbirine çok yakın. Bu tip popüler yerlerin ortak problemi.

Neyse, hemen kötü şeylerden başladım yazmaya, negatif ben işte.

Çok restoran gezmiş bir gurme olduğumu söyleyemem ama Türkiye'de ilk defa bir restoranda "maden suyu mu, normal su mu" istediğimin sorulduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Bilenler bilir, yurt dışında gittiğim tüm restoranlarda özellikle belirtmezseniz su dediğiniz zaman maden suyu gelir.

Şimdi bunu neden özellikle anlattığıma geleceğim. Biz içeri girip yerimize yerleştik, şöyle çevreme bir baktım. Neredeyse tüm masalar ecnebi turistlerle dolu. Biz o kadar arıyoruz, yer bulamıyoruz, adamlar duymuşlar teeee nerelerden gelip yer bulup keyif çatıyorlar.

Bak daha önce söylemiştim, yine söylüyorum, bu İstanbul' un tadını turistler çıkarıyor, cefasını biz çekiyoruz. Gerçi sonradan birlikte gittiğimiz arkadaşlarla da konuştuk, acaba yer yok demek bunların taktiği mi, hani yurt içinde talep arttırmak için numara mı yapıyorlar acaba?

Kafama koydum, arayıp turist taklidi yapacağım, bakalım yine yer yok diyecekler mi?

Neyse, yemeklere gelecek olursak, çok değişik tatlar olduğunu duyduğumuz için mümkün olduğunca farklı çeşidi deneyebilmek adına tadım menüsünde karar kıldık, üstüne de iki çeşit ana yemek seçtik. Tadım menüsü adından da anlaşılacağı üzere küçük porsiyonlar halinde servis ediliyor ama bizim gibi ilk defa giden herkese bu menüyü tavsiye ederim, bir çok değişik tadı deneme fırsatınız oluyor böylece.

Bizim denediklerimiz içinde benim en çok beğendiğim ve tavsiye edeceklerim isli tereyağı, ekşi mayalı ekmek, vişneli kısır, zencefilli havuç tarator, isli Denizli yoğurtlu fırın fasulye, kuru patlıcanlı vejeteryan mantı ve isli dondurmalı tatlı.

Anlaşıldığı üzere, is olayıyla turnayı gözünden vurmuşlar.

Eeeeee yedik içtik, güzeldi ama hesap o kadar da güzel değildi. Doğruyu söylemek gerekirse pahallı bir yer. Yediklerine en azından lezzeti ve orijinalliği için acımıyorsun ama içkiler konusunda aynı şeyi söylemek güç.

Buna rağmen pişman mıyım? Değilim, yine giderim. Değişik ve özel bir yemek deneyimlemek isteyenlere de tavsiye ederim.

Gecenin kalanında ise sabaha kadar dans, dans, dans desem abartmış olmam. Hep söylerim, yine söylüyorum: çalışmak zorunda olmasak hayat güzel bir şey aslında.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder