Gitmeden önce yaptığım araştırmalarda "hiç hayal ettiğim gibi değil, ne kadar küçükmüş, hayal kırıklığına uğradım" şeklinde yorumlar okumuştum. Vallahi ben çok etkilendim. Daha önceden bu seyahati yapmış sevgili can dostum benim de hislerime tercüman olacak doğru kelimeleri buldu: "Kolezyum'a gelince tamam işte, şimdi Roma'dayım dedim". Bu sözlerin altına imzamı atarım.
Fotoda, müsabakaların yapıldığı zeminin çökmüş olduğu görünüyor. Orijinal zemin resmin uzak ucunda gördüğünüz platform seviyesindeymiş, şu anda görünen koridorlar ise sırasını bekleyen gladyatör ve hayvanların tutulduğu odalarmış.
Daha önce dediğim gibi biz burayı audioguide ile gezdik ama bilgili, anlatım yeteneği kuvvetli, tatlı dilli bir rehberle gezmek isterdik. Sadece tarihi bilgiler verecek değil, masal gibi gladyatör hikayeleri anlatacak bir rehber...
Zaten bu seyahatle ilgili "keşke" dediğimiz tek şey, tarihi Roma'ya ayırdığımız bu ikinci gün için tam gün bizimle olacak bir rehber organizasyonu yapmamış olmamızdır. Bu nedenle böyle bir seyahat planlayanlara vereceğim en büyük tavsiye naapın, ne edin iyi bir rehber bulun ve Kolezyum olsun, Forum olsun, Palatine Hill olsun bu rotayı rehberle gezin olacaktır.
Neyse, Kolezyum'un kanlı tarihini her yerde okuyabilirsiniz ama zamanında o kadar normalleşmiş eğlence anlayışını şimdi bizler nasıl vahşi buluyorsak, bundan asırlar sonraki nesiller de bizim bugünkü eğlence anlayışımızı vahşi bulacaklar mı diye düşünmeden edemiyor insan. Ben düşündüm yani.
Buradan çıkışta yine pizza bira eşliğinde dolce vita yaptıktan sonra istikamet Roman Forum ve Palatine Hill.
Girişte bizi zeytin ağaçları karşılıyor ve İtalya'ya gittiğimizden beri gördüğüm ilk zeytin ağaçları olması nedeniyle bende ufak çapta bir heyecan yaratıyor. Zeytin ağaçlarını çok severim ben. Bu yaşıma kadar hiç bir zeytin ağacının kötü bir yerde yetiştiğini görmedim. Artık zeytin ağaçlarının sadece güzel yerlerde yetişmesinden mi, yoksa zeytin ağaçlarının yetiştikleri yerleri güzelleştirmesinden mi bilemem. Bildiğim şu, zeytin medeniyettir. Bir de tabi babam zeytin kralı ne de olsa, zeytin ağaçlarıyla manevi bağım var. Hehehehe...
Bu kadar zeytin ağacı güzellemesinden sonra tabii ki de ağaçla çektiğim selfie'yi paylaşmasam olmaz:
![]() |
sanırım köklerimiz teee buralara uzanıyor, zeytin ağaçları kanıttır |
Daha sonra tepeden aşağıya Roman Forum'a indik. Maalesef bilgisizlik ve rehbersizliğin cezasını burada da çektik. Bilen anlatan biri olmadığı için öyle boş boş taşlara baktık, tanıtım yazılarını okumakla yetindik. Buradan en çok aklımda kalan ise aşağıda fotosunu gördüğünüz Antoninus ve Faustina tapınağı idi. Önünde gördüğünüz sütunlar o kadar büyüktü ki, yanlış hatırlamıyorsam tam 6 fille taşınmış. Foto aynı etkiyi yapmamış olabilir ancak yanından bakıldığında etkilenmemek mümkün değil.
Günün kalanında gezi planımıza riayet etmeye çalışsak da itiraf ediyorum ki "ayyy bu kadar taş yeter, zaten ne gördüğümüzü de anlayamıyoruz bilgisizlikten" diyerek Trajan's Market ve Trajan's Coloumn'u es geçtik. Evet, biz cahil turistiz.
Bunun yerine akşam üzeri içkilerimizle dolce vita yapıp bir meydanda gelen geçeni izlemeyi tercih ettik. Evet, aynı zamanda biz alkolik turistiz.
Akşam yemeği için Trastevere'ye gitmeye karar verdik. Gitmeden önce bu bölgenin İstanbul Cihangir konseptinde olduğu yorumları okumuştum, ama ben Ortaköy'e bezettim, bizim gittiğimiz akşam kurulmuş olan el sanatları stantlarının etkisiyle sanırım. Bildiğin incik boncukçular yahu.
Neyse, Trastevere bir çok restoran, bar seçeneğine sahip hareketli bir bölge. Dolanarak oturacak bir yer bakınmaya başladık. Bu sırada atıştırmaya başlayan yağmurdan kaçmak için karşımıza çıkan bir yere girdik. İyi ki de girmişiz. O bölgeye gidenlere tavsiye ederim: Gino dal 1951 in Trastevere. Tabelada pizzacı yazıyordu ancak menüde pizza dışında da seçenekler vardı. Ama biz hedeften şaşmayarak pizzalarımızı sipariş ettik, çok beğendik, incecik hamurda lezzetli malzemeler...
Yemekten sonra dolaşmaya devam ettik. İçerilere doğru gittikçe gördüğümüz çok şık restoranlar, eğlenceli barlar, sokakta müzik icra eden sanatçılarla acaip eğlenceli bir bölge. Roma'da kaldığınız süre boyunca bir akşamınızı bu bölgeye ayırmanızı şiddetle tavsiye ediyorum.
Bu arada yurtdışında süper performansla çalışan Türk radarım sayesinde bir Türk Hamamı ve sadece nazar boncukları satan bir hediyelik eşya dükkanı buldum. Biz her yerdeyiz!
Roma'daki 2. günümüzü 29.000 adım ve programa uymuş olmanın verdiği iç huzurla noktaladık.
Arkası yarın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder