25 Mayıs 2014 Pazar

Günlerin getirdiği

Günlerin getirdiği değil de götürdüğü demek lazım aslında.

Bu günler bizden neşemizi, yaşama sevincimizi, umudumuzu alıp götürüyor. Kötü şeyler oluyor, insanlar ekmek parası peşinde, cenazede, sokakta ölüyor, öldürülüyor. Devlet büyüklerimiz büyüklükle alakası olmayan bir umarsızlık, densizlik içinde.

Öyle şeyler yaşıyoruz ki bir arkadaşla oturup, laflayıp, hoş beş edip, gülmeye utanır olduk. Bugün bir psikologla yapılmış röportajı okudum, "bu günlerle mücadele edebilmek için günlük rutinlerinize sarılın, sakın aksatmayın" diye öneriyordu. Halbuki vicdan azabı duymadan günlük rutinleri yerine getirmek bile imkansız oldu.

Oysa medeni bir ülke olsak, mesela insan canına mal olan denetim önlemlerinin alınmamasını değil de bilmem ne binasının ne renge boyanacağının bize sormadan karar verilmiş olmasını protesto etsek.Ya da polisin kendi vatandaşına saldırmasına değil de ne bileyim üniformalarının modaya uygun olmamasına öfkelensek.

Öfff çok saçmalıyorum biliyorum, ama işte böyle saçma dertlerimiz olsa keşke.

İnsanın içinden yazmak bile gelmiyor...

Benim sığınağım kitaplar. Böyle tatsız günlerde daha da fazla okumak istiyorum, okuyup bu dünyadan uzaklaşmak...

Ama tek dileğim var ki tüm bunlara sebep olan, göz yuman, görmezden gelen, menfaat sağlayan kim varsa hesap versin, en ağır şekilde cezasını çeksin. En azından yüreğimiz soğur bir nebze de olsa.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder