7 Nisan 2014 Pazartesi

Tarihi İstanbul turu - Fener Rum Lisesi & Kariye

Bu seneki doğum günü kutlaması gayet hareketli geçti. Şöyle ifade edeyim, cumartesi günü adım rekorumu kırdım, 22.000 küsur adım atmışım.

Şimdi efendim, benim her bir şeyim planlı programlıdır, eğlencem bile. Hobilerimi dahi belli bir plan çerçevesinde gerçekleştiririm. Bu cümleleri okuyup yorumlarda dalga geçecek olanlara peşinen söyleyeyim, size anlamsız gelse de bu benim hayatımı kolaylaştırıyor.

Yapmak istediğim çok şey, ama az zamanım var. Bu nedenle yapmak istediklerimi bir programa bağladım. Uyumlu beyim de itiraz etmiyor sağ olsun, fıstık gibi.

Plan şöyle: her ayın ilk cuma (duruma göre cumartesi) gecesi dışarı çıkma gecemiz, daha önce gitmediğimiz, popüler restoranların birinde güzel bir yemek, sonra da konser, bar programı artık keyfimize göre ne denk gelirse.

İkinci haftamız tiyatro haftası.

Üçüncü hafta İstanbul turu. Tarihi bir yeri seçip geziyoruz.

Dördüncü hafta serbest zaman, program yok.

Pazarları da atladım sanmayın, oryantiringe devam.

Kağıt üstünde çok güzel plan, lakin uygulamada zaman zaman program dışı gelişmeler nedeniyle aksamalar olabiliyor. Ama mümkün olduğunca uymaya çalışıyoruz. Yani beyim uymak için bir çaba sarf etmiyor ama en azından engel de olmuyor.

Bu hafta da önümüzdeki haftalardaki program sıkışıklığı nedeniyle 1 ve 3. hafta programlarını birleştirdik. Cuma akşamı güzel bir yemek, ve arkasından bir şeyler içtikten sonra fazla geçe kalmadan programı bitirdik. Cumartesi sabahı da tarihi İstanbul turumuz için yollara revan olduk.

Programımız Kariye Müzesi, Süleymaniye Camii civarındaki kurufasulyeciler ve akşam üzeri soğuk birer birayla günü tamamlamaktı.

Bir önceki akşamın yorgunluğu nedeniyle ancak 12'ye doğru çıkabildik yola. Önce Balat'a gidip yürüyerek Kariye Müzesi'ne geçtik. Bu arada yolumuzun üzerinde Mekteb-i Kebir ya da Kırmızı Mektep diye de bilinen Fener Rum Lisesi'ni görmüş olduk. Kırmızı tuğlalardan inşa edilmiş oldukça ihtişamlı bu yapı kuşbakışı bir kartal şeklindeymiş. Hakikaten çok görkemli, şato gibi bir şey.

Buradan yürüyerek Kariye Müzesi'ne geçtik. Kariye Müzesi mozaikleriyle ünlü, Bizans zamanında yapılmış bir kilise. Osmanlı döneminde cami olarak kullanılmasına rağmen binanın mimarisi ve içindeki mozaikler çok iyi korunmuş.

İngilizcede Chora Museum olarak geçiyor. Chora Rumca'da şehir dışında olan anlamına geliyormuş. 6. yy'da inşa edilen kilise Bizans İmparatorluğu zamanında surların dışında kaldığı için kilise bu adla anılırmış.

Kilisedeki mozaiklerde Hz. Meryem ve Hz. İsa'nın yaşamları kronolojik anlatılmış. Hz. Meryem'in İncil'de anlatılmayan hayatına yer verilmesi açısından Hristiyanlık açısından nadir ve önemliymiş bu mozaikler. Bunlar iç nartkes ve dış narteks denilen bölümlerde resmedilmiş.

Biz naos denilen ve ibadetin yapıldığı kilisenin ana bölümünü gezemedik. Restorasyon çalışmaları nedeniyle kapalıydı.

Ayrıca pareklezyon denilen kiliseye bitişik inşa edilmiş şapel bölümündeki fresklerde de kıyamet günü resmedilmiş. Bu pareklezyon denilen bölüm mezar şapeli olarak anılıyor ama kiliseden farkı ne tam anlayamadım. Ama bu bölümün kiliseye 14. yy'da eklendiğini öğrendim.

Sanat tarihi açısından mozaik ve fresklerde kullanılan teknik çok önemliymiş. Resimlerin arka planlarında çeşitli yapılara yer verilmesi resimlere derinlik ve hareket kazandırmış. Bilen gözler tüm bunları çok daha iyi anlayıp takdir edecektir şüphesiz, ben okuduklarım ve sesli rehberden dinlediklerimi aktarabiliyorum.



Kariye Müzesi ziyaretimizi tamamladıktan sonra yürüyerek Süleymaniye'ye geçtik. Süleymaniye' ye gidiş maceramız ve sonrasını da bir sonraki yazımda anlatayım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder