13 Ekim 2013 Pazar

Görülen lüzum üzerine...

...bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim.

Bu blogu açmaya karar verdiğim akşama gidelim. Bir eğitimden çıkmış, uzun süredir görmediğim iki arkadaşımla buluşmuştum.

Buluşma mekanına ben onlardan biraz daha erken gittim. Bir kadeh rose şarabı ve peynir tabağı sipariş ettim. Sonra bizimkiler geldi, hemen bir şişe şarap söyledik, yanına atıştırmalıklar. Keyifle sohbete başladık.

Konuşuyoruz, anlatıyoruz, dinliyoruz, gülüyoruz, eğleniyoruz. Ben onlara o gün gittiğim eğitimden bahsettim. İşlerimiz, eğitimler falan hakkında makaraya başladık. Ben bir inciler yumurtluyorum ki sormayın. Daha da çok gülüyoruz.

Derken dedim ki "İş hayatı hakkındaki bu parlak fikirlerimin sadece beni şahsen tanıyan ve samimi olduğum seçkin bir zümreyle kısıtlı kalması çok yazık. Bence bir blog açıp bu fikirlerimi oradan paylaşmalıyım ama kimliğimi de gizli tutmam lazım"

Bizim kızlar dururlar mı verdiler gazı "aç tabi, biz yayarız herkese, seni plazakaşarı gibi efsane yaparız" Hemen gözümde canlandı, ben yazıyorum, yazdıkça efsane oluyorum, ama kimliğim gizli kalmaya devam ediyor, ofiste öğle yemeklerinde arkadaşlarım bu efsaneyi konuşuyor "yine döktürmüş bizimki, ne güzel yazmış, ne doğru tespitler yapmış". Bense yüzümde müstehzi bir gülümsemeyle sadece dinliyorum arada "allah allah" diyorum "ne yetenekli insanlar var"

Tamamdır, başlıyorum.

Bir kaç gün sonra oturuyorum bilgisayarın başına, isim arıyorum, onu deniyorum olmuyor, bunu deniyorum kapılmış. İsim bulamamak biraz canımı sıksa da yılmıyorum, sonunda o da ne, cokparlakfikirler rumuzu kimsenin aklına gelmemiş. Bu bile aklıma gelenlerin ne kadar parlak fikirler olduğunun bir işareti adeta.

Sonra başlıyorum yazmaya.

Yalnız ufak bir teknik problem çıkıyor. Blogun adını görenler genelde daha önce hiç duyulmamış tercihen ticari fikirlerle karşılaşacağı beklentisine giriyor.

Halbuki durum bu değil, ben okuduğum kitapları, izlediğim filmleri, gördüğüm yerleri yazmaktan keyif alıyorum. Zaman zaman da çeşitli konular hakkında kendi fikirlerimi paylaşıp ahkam kesiyorum. Fikirlerime katılmıyor olabilirsiniz ama bence çok parlaklar. Ve sonuçta bunlar da birer fikir.

Kimseyi yanıltmak gibi bir niyetim yoktu, ama olaylar böyle gelişti işte.

Şimdi bu blog'un adını değiştirmeye kalksam adres de değişecek, bunca zamandır yazdığım yazılar ne olacak, hasbel kader beni okuyan bazı insanlar yeni adrese nasıl gelecek vs teknik problemlerden dolayı da bu ismi kullanmaya devam edeceğim gibi görünüyor.

Yani durum bundan ibarettir.

Bu arada beni gaza getirerek bu blog'u yazmama vesile olan iki arkadaşımdan da o gün bugündür haber alamıyorum, ilk 1-2 yazıyı okuyup feysbuk'ta paylaştıktan sonra ortadan kayboldular. Ne bir yorum, ne bir eleştiri, ne bir tanıtım faaliyeti...

Yazıları yazmak da reklam, tanıtım faaliyeti yapmak da bana düştü. Allahtan kardeşim reklam faaliyetlerine az da olsa katkıda bulunuyor. Ama bütün yük benim omuzlarımda.

Şimdi biz bu kızlarla bayram sonrası bir kahvaltı organizasyonu yapacağız, bakalım bu buluşmadan ne aksiyonlar çıkacak. Yalnız bu sefer boş vaatlere kanmam, senet falan imzalatırım. Herkesin sorumluluğu belli olsun canım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder