27 Mart 2017 Pazartesi

Berlin'de Yeme İçme I

Berlin hakkında atıp tutmalaraulaşım ve konaklamagezip tozmadan sonra yeme içmeyle devam.

Ben tatile tatil demem içinde yeme içme yoksa. Yeme içme kapasitesi konusunda oldukça iddialı olsam da, 3 ana öğüne ek olarak bir sürü ara öğün yapsam da, yemelere içmelere yetişemiyorum. Her tatil gidişinde elimdeki uzuuuuun kafe / restoran listesini boynu bükük bırakıyorum. Çok üzülüyorum. Allah başka dert vermesin.

Cafe Anna Blume: Kahvaltı için gittik, resmen pavyonlardaki yanar döner tabaklara benzer bir şey geldi. İşte şöyle:

Görüntü çok havalı olsa da lezzet için aynısını söylemek güç. Belki bizim seçimimiz yanlıştı bilemiyorum ama yediklerimiz ödediğimiz hesabı hak etmiyordu kanımca. Bu gördüğünüz menüde Cafe Anne Blume kahvaltısı diye geçen, iki kişilik tabak. Eğer giderseniz bunu ısmarlamayın.

Hatta gitmeseniz de olur. O yüzden adresi yazmayacağım. Ben böyle diyorum ama kapısında kuyruk olan, çok rağbet gören bir yer. İlla gidecem derseniz internette adresi bulursunuz artık.

Factory Girl: Yürümekten yorulduğumuz bir akşam üzeri önünden geçerken görüp, "birer kahve içelim bari, hem de bir soluklanırız" diye girdiğimiz bu kafe aslında kahvaltısıyla meşhurmuş. Bilemedik. Ama içtiğimiz kahveden ve yediğimiz elmalı tarttan gayet memnun kaldık.

Artık siz gidip de kahvaltıyı denerseniz yorumlarınız yazarsanız, ben o konuda atıp tutamayacağım. Foto da yok maalesef, çekmemişim. Ama adres var: Auguststrasse 29.

Westberlin: Checkpoint Charlie'nin yakınında yer alan bu kafede de kahve molalarımızdan birini verip bir dilim de mozaik pasta götürdük. Mozaik konusunda özel ilgim olmasa kahvenin yanında ne yiyeceğim diye deriiiin düşüncelere dalabilirdim, zira seçenek çok. Ayrıca öğle yemeği için çeşitli salata gibi seçenekler de varmış. Denemedik ama menüde gördük.

Foto yine yok ama şu adresi not edin: Friedrichstrasse 215. Bu kadar turistik bir bölgede gidilebilecek iyi bir seçeneği kaçırmak istemezsiniz. Self servis olduğunu da söyleyeyim.

Father Carpenter: İşte tam bir gitmezseniz küserim kategorisi. Önce adresi vereyim: Münzstrasse 21. Bu adrese geldiğinizde bir avluya uzanan kapı göreceksiniz, içeri doğru yürüyün. Çeşitli ofislerin çevrelediği avlunun sol tarafında paket servis dükkanı, sağ tarafında ise oturmalı kafe bulunuyor.

Kahvaltı için gittik, ben avokadolu tost yedim, beyim de ekmek üstü yumurta. Pek memnun kaldık. Üstüne bir de kahvelerimizi içtik, ondan da memnun kaldık.

Çalışanlardan da memnun kaldık, içtiğimiz suyu bile beğendik diye abartıcam nerdeyse. Demiş miydim, gitmezseniz küserim.



Zeit für Brot: İşte bir tane daha gitmezseniz küserim kategorisi. Mis gibi ekmek kokan bir fırın. Fırın diyorum ama içeride oturacak masaları da var. Camekanla ayrılmış mutfağı da oturduğunuz yerden izleyebiliyorsunuz.

Çeşit çeşit sandviçler, hamur işleri, mis kokular. Bir daha söylüyorum, bir kahvaltıya gitmezseniz küserim. Özellikle ünlü tarçınlı roll'u denemezseniz çok üzülürsünüz. Çalışanlar da çok sempatik. Uzun bir sıra olmasına rağmen tezgahta gösterdiğim tüm ürünlerin içinde ne olduğunu sıkılmadan, güler yüzle tek tek saydılar.

Adres: Alte Schönhauser Strasse 4.


Godshot: Yine yürümekten ve gördüklerimizden yorulmuş bir şekilde bir mola vermek için girdiğimiz bu kafe meğerse Berlin'in en iyi kahvecileri arasındaymış. Zaten god shot da mükemmel espresso shot'ı anlamına gelirmiş. Her gün öğrenecek ne çok şey var!

Immanuelkirchstrasse 32 numarada yer alan Godshot'ta kahvemizi beğendik, brownie'mize bayıldık. Kahveleri çok özenli hazırlıyorlar. Kasada, vatan özlemi çekenler için bi Biskrem var:



Barcomi's Deli: Yine bir gitmezseniz küserim kategorisi. Önce adres: Sophienstrasse 21.

Kahvaltı için gittiğimizde o kadar acıkmışız ki, verdiğimiz siparişlere bakan garson bunların hepsi fazla gelmeyecek mi demek zorunda hissetti kendini. "Hanıııım hanııım ne demeye rencide ediyorsun insanı" diyemedim. Aç karnına o kadar ingilizce lafı bir araya getiremedim, ben getirsem de garsonun o kadar İngilizcesi yoktu, bir de yemeğimi getirecek garsonla asla polemiğe girmemeyi öğrendim.

Sadece kahvaltı değil, öğle yemeği için de geniş bir menüsü var. Yine bir avlunun içine gizlenmiş bir cennet. Verdiğim adrese geldiğinizde, doğruca avludan içeri yürüyün, ilk avluyu geçip ikincisine geldiğinizde sol tarafta göreceksiniz.

Bu arada avluyu çevreleyen binalardaki deliklerin kurşun izleri olduğuna eminim. Beyim pek ikna olmasa da daha mantıklı bir açıklama bulamadığından itiraz edemedi. Benim kurşun delikleri teorim eşliğinde lezzetli ve de doyurucu bir kahvaltı yaptık.

Le Femme: Beyim sağ olsun, Berlin'de Fransız isimli bir Türk kahvaltıcısına gittik. Bana kalsa İstanbul'dan geleli iki gün olmuşken koşa koşa simit, çay, peynir falan diye buraya gelmezdim ama işte karşılıklı saygı, isteklerine önem vermek, gönül yapmak, falan filan bilindik şeyler.

Kötü değildi ama gitmesek de olurdu. Olur da Berlin'e gitmişken vatan hasreti çeker, ille de Türk işi kahvaltı yapıcam derseniz seçeneğiniz bol muhakkak, bunu da bir kenara not edin, ben de sevap işlemiş olurum. Adres: Rezidenzstrasse 128.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder