19 Mart 2017 Pazar

Berlin Gezi Programı III

Berlin, Nazi yönetimi ve soykırım temalı müzeler ile Sachsenhausen Toplama Kampı gibi manevi olarak insanı yoran yerlerden ibaret değil elbet. Görecek başka şeyler de var. Daha keyifli ziyaretler. Biraz da bunlara bakalım.

Parlamento Binası (Reichstag): TBMM'nin Alman versiyonu. Bildiğin meclis binası ama bildiğin gibi değil. Bir kubbesi var, "bebeğim mühendislik dediğin budur" demek için inşa edilmiş.

Berlin'i tepeden 360 derece açıyla izleyebildiğiniz kubbeye çıkmak için önceden kayıt yapmanızı öneririm. Kapıda sıra bekleyip, uygunluk durumuna göre de ziyaret mümkün olabiliyormuş ama şuradan çok kolaylıkla randevu alabiliyorken boşuna risk almayın derim.

Türkçe dil seçeneği de olan audio guide ile kubbeye tırmanırken ve de inerken, meclis binasının yanı sıra Berlin'in simge binaları hakkında da bilgi alabilirsiniz.

Kubbe turunuzu tamamladıktan sonra, aşağıdaki resim galerisi ile de meclis binası ve Almanya yakın tarihine bir bakış atabilirsiniz.

resimdeki saklı beni bulabilecek misiniz bakalım
Brandenburg Kapısı: Meclis binasına giderken ya da dönerken büyük ihtimalle altından ya da yanından geçeceğiniz Berlin'in sembollerinden biri. Berlin'in ayakta kalan tek kapısı olma özelliğinin yanı sıra üzerinde bulunan dört atlı araba heykeli zamanında Napolyon ile Prusya arasında git gele de maruz kalmış. Vikipedi'den okursunuz zaten de bu Napolyon'un bulduğu tüm heykelleri Fransa'ya götürme sevdasına da dikkat çekmeden geçemeyeceğim.

Fırsatınız olursa bu kapıyı akşam hava karardıktan sonra görün. Işıklandırması sayesinde çok güzel fotoğraflar veriyor. Yine de benim gibi daha değişik fotoların peşinde olabilirsiniz:


East Side Gallery: Çeşitli ressamların eserlerinin yer aldığı, Berlin Duvarı'nın ayakta kalan 1,3 km'lik parçası boyunca yürüyerek resimleri görebilirsiniz. Resimlerin büyük kısmının üstü çeşitli sloganlar, ilan-ı aşk metinleri, imzalar, yazılarla "zenginleştirilmiş". İnsanlar bir şeye sadece bakarak keyif alamıyorlar sanırım.

Vakti zamanında Berlin'i ortasından bölen bir karış genişliğindeki bu "Utanç Duvarı"


bugün bir özgürlük anıtı oluvermiş


Havanın yağışlı olmadığı bir günde güzel bir yürüyüşle resimleri görebilirsiniz. Temizlenip restore edilmiş resimleri tel örgü barikatlarının ardından izlerken henüz temizlenmemişlerin dibine kadar girip her türlü foto çekimi gerçekleştirebilirsiniz. Tabii diğer ziyaretçilerden fırsat buldukça.

Checkpoint Charlie ve Mauermuseum: Berlin'deki üç doğu-batı geçiş noktasından biri olan Çarli Kontrol Noktası sadece diplomatlar, yabancılar ve üst düzey devlet görevlileri tarafından kullanılabiliyormuş. Bizim neyimiz eksik diyerek gittik gördük, bir adım attık doğuya geçtik, bir adım attık batıya geçtik. Sizin de eksiğiniz yoksa siz de gidin, geçi geçiverin. Hatta fazla paranız varsa pasaportunuza damga vurdurup, temsili askerlerle resim bile çektirebilirsiniz.

Kontrol noktasının yakınında yer alan Duvar Müzesi Mauermuseum'da Berlin Duvarı'yla ilgili her şey sergileniyor. Ama ben size aşağıdaki tabeladan başka bir fotoğraf sunamayacağım:


Neden? Bu müzenin giriş ücretinin Berlin'de gezdiğimiz tüm müzeler içinde en pahallısı olması yetmiyormuş gibi fotoğraf çekimi ayrı ücrete tabiydi. Tabii ki de cimriliğimiz tuttu, protesto ettik ve fotoğraf çekim bileti almadık. Elin Almanya'larında da gizli gizli fotoğraf çekmeye cesaret edemedik. O yüzden foto yok.

Müzenin içinde en ilginç bulduğum bölüm Doğu Berlin'den Batı Berlin'e kaçma teşebbüsleriydi. Bavulların içinde, arabaların bagajlarında, pazar arabalarında saklanarak kaçma girişimlerinin yanı sıra tünel kazarak kaçanlar da olmuş.

Ama benim en ilginç bulduğum balon yaparak kaçan aile oldu. Balonu yapan kişi, mühendis ya da fizikçi falan değilmiş, iş yerinden çaldığı muşamba parçalarını eşine diktirerek, evde kendi çabalarıyla aerodinamik öğrenip balon yapan biriymiş.

Teknik Müze: Mühendis beyimin özel talebiyle programa aldığımız bu müze bana hiç hitap etmedi. Ayrıca da tüm seyahatimiz boyunca denk geldiğimiz en kaba Almanlar bu müzenin bilet gişesindeki görevlilerdi.

Teknik müzede öğrendiğim en önemli şey: Almanlar tren yapmış. Almanlar çok tren yapmış. Almanlar yıllar boyu tren yapmış. Almanlar tren yapmaya tarih öncesinde başlamış olabilir.

Valla bana sorsalar Almanlar araba yapar derdim, teknik müzede araba görmeyi beklerdim. Trenler sürpriz oldu.

Bir de bavullar vardı. Teknik müzede bavul imalatı neden yer almış hiç anlamadım. Eğer James Bond'un alengirli oyuncaklarından biri değilse, bir bavulu teknik bir müzenin içinde hayal edemiyorum.

Mühendislik konularına özel ilginiz yoksa bu müzeye gitmenize gerek de yok. Hele de Berlin'de yapılacak o kadar farklı şey varken. Mühendislik şeylerine ilginiz varsa bile gidip gitmemeyi bir düşünün. Beyim bile o kadar beğenmedi.

DDR Müzesi: Alman Demokratik Cumhuriyeti'ndeki günlük yaşamın en ince detaylarına kadar gösterildiği bu müze gezmekten en keyif aldığım bölüm oldu. Sadece günlük yaşam değil dönemin politik havası, eğitim sistemi, sanayisi, bilimi, sanatı aklınıza gelen her şey yer alıyor.

Sunulan her şeyin interaktif olması sayesinde zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz bile. Dilerseniz bir Trabi'yi sürebilir, ADC'de üretilen bilgisayar oyunlarını oynayabilir ya da kulaklıkları takarak müzik eşliğinde Lipsi dansını yapabilirsiniz.

ADC'de yaşayan bir ailenin dönemin aslına uygun dekore edilmiş evine gitmek için binilen asansör simülasyonunda heyecanlı anlar bile var.

En eğlenceli bulduğum kısım ise dönemin kıyafetlerini üstünüzde görebileceğiniz uygulama oldu: evet bizimlasın!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder