7 Eylül 2016 Çarşamba

Datça - Hayıtbükü

Fethiye'den sonraki durağımız Datça Hayıtbükü.

Şimdi ben yolları pek bilmiyorum ama bizim şoförler de bilmiyordu. Bu nedenle yoldaki ilk Mesudiye tabelasını kaçırdıktan sonra ikinci tabeladan dönerek indik Hayıtbükü'ne.

Benim görüp "Ayyy ne güzel toz kalkmasın diye yolu sulamışlar" diye sevindirik olduğum şey meğersem yola yeni dökülmüş ziftli mıcırmış. Virajlı bir yokuşu bu mıcırların üstünde indik. Kabak Koyu kadar olmasa da tehlikeli bir yoldu. Tam sezonunda yapmasalarmış bunu iyiymiş.

Ama ben de az saf değilim. Neyse, geçiniz.

Hayıtbükü'nde Konaklama:

Hayıtbükü'nde sahil boyunca sıralanmış pansiyonlar mevcut. Biz ise konaklamamızı bükün Ovabükü tarafındaki ucunda yer alan, denize 100 metre mesafedeki Altun Pansiyon - Elly's Home'da yaptık. Ve diyorum ki siz de Hayıtbükü'ne giderseniz burada gönül rahatlığı ile konaklayabilirsiniz. Mis gibi, tertemiz, zevkli döşenmiş odalar bir yana sahibi Kazım Bey'in inceliği ve hoşsohbeti bir yana.

Rezervasyon sistemlerindeki bir karışıklıktan dolayı ilk gecemizde farklı bir odada kalmak zorunda olduğumuz için bu karışıklığı ilk gecenin akşam yemeğini ikram ederek telafi etmesi gerçekten hoş bir davranıştı.

Ayrıca aşağıdaki foto da bence ne demek istediğim konusunda önemli bir fikir veriyor:


Benim gibi 10 numara bir insana 10 numaralı odanın tahsis edilmesi tesadüf müydü peki? Bence hayır.


Hayıtbükü'nde Deniz:

Hayıtbükü küçücük bir koy. Bir uçtan diğer uca 500 metre falandır herhalde. Sahilde yan yana sıralanmış pansiyonlar, kafeler ve restoranlar, arada bir yol ve deniz. Maalesef bu küçücük koya bir dalgakıran yapılmış ve dip çöple dolmaya başlamış bile. Bir kaç seneye o denizin hali nice olur merak etmemek mümkün değil.

Zaten koyun dalgakıran tarafındaki kısımda deniz berraklığını yitirmeye başlamış bile. Diğer uç deniz açısından daha daha iyi. Şnorkel yapanlar için maalesef denizde ilginç şeyler yok. Kızılbük'e kadar denizden fethettim lakin dip fazlasıyla kurak.

Suya gelecek olursak, bana göre soğuk. Sıcak deniz takıntımı bilmeyen kaldı mı bilmiyorum ama ah Kemer, vah Kemer diye hayıflanıp durdum burada olduğumuz süre boyunca.

Hayıtbükü'nde Yeme İçme:

Yeme içme konusunda biz akşam yemeklerimizi konakladığımız pansiyonda ekstra olarak yemeyi tercih ettik. Ağaçlar ve çiçeklerle dolu yeşil bir bahçede çorba, üç çeşit zeytinyağlı, salata, meyve/tatlı ve ızgara et/balık/kebaptan oluşan menü hem lezzet hem fiyat açısından oldukça tatmin ediciydi. (Bu menünün fiyatı kişi başı 40 tl).

Zaten bir akşam kumsala konan masaların cazibesine kapılarak gittiğimiz restorandaki yemeklerin lezzetinden sonra ne kadar doğru karar verdiğimizi de görmüş olduk.

Kumsaldaki masalar tam da dolunay akşamı muhteşem bir manzara sunsa da yemeklerin lezzeti için aynısını söylemek güç:



Öğlenleri ise sahil boyunca sıralanmış restoran/kafelerden dilediğinizi deneyebilirsiniz. Biz Berke Kafe'nin gözlemeleri ile Serenity Restoran'ın mantısına bayıldık. Ben bir de Berke Kafe'nin menüsüne bayıldım. "Observation" yemeden dönmeyin sakın.



Sabah kahvelerimizi ise Pepper Restoran'da içtik. Restoranın zarif sahibesi hanımefendinin kahvesi ve sunumundan da oldukça memnun kaldık.

Özetle biz Hayıtbükü'nü oldukça beğendik. Sessizliği, sakinliği güzel. Umarım denizdeki dalgakırana da denizi mahvetmesine izin vermeden bir çözüm bulunur, yoksa çok yazık olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder