4 Şubat 2016 Perşembe

Avukatlık zor iş

İlgi alanlarımı ve yeteneklerimi düşündüğümde kendime uygun bir çok meslek olduğunu düşünüyorum. Bu konudaki parlak fikirlerimi daha önce de yazmıştım zaten. Merak edenler buradan ulaşabilir.

Orada değinmediğim ama başarılı olacağıma inandığım bir meslek daha var: avukatlık. Ne yalan söyliim ağzım iyi laf yapar. Hiç bir şey yapamasam karşı tarafı konuşarak bezdirebilirim. İnanıyorum. Sadece ben değil, beni tanıyan bir çok insan da aynı şeye inanıyor, biliyorum.

Elbette davulun sesi uzaktan hoş geliyor ama işin felsefesine girince bambaşka düşünceler alıyor beni. Çok merak ediyorum avukatlar vicdan olayını nasıl çözüyor. Sonuçta savunduğun kişinin %50 suçlu olma ihtimali var. Masumiyetine inanmadıkları bir müvekkili nasıl savunabiliyorlar acaba? Ya da masum olduğuna inandıkları taraf davayı kaybettiğinde bunu nasıl aşıyorlar.

Tamam profesyonellikten bahsedeceksiniz. Ama insan kendini, inançlarını, değerlerini yaptığı işin bu kadar dışında nasıl tutabilir bunu merak ediyorum.

Son zamanlarda gazetede okuduğum iki haber beni bu düşüncelere sevk etti. Birincisi Soma faciasındaki tazminat davası. Şirketin avukatı mahkemenin uygun gördüğü tazminata itiraz etmiş ve savunması da şu: "bu rakam felaketi özendirir"

Bir başka haber de ters yöne giren bir araçla çarpışan polis arabasındaki polislerden birinin ölümü üzerine karşı tarafın yaptığı savunma: "polis emniyet kemerini takmış olsaydı ölmezdi"

İşin insani boyutunu düşündüğümde her iki avukatın da bu savunmalarının kişisel inançlarını yansıtmadığına inanıyorum. Her şeyden önce, bu kadar insanlık dışı değerlere sahip olsalardı, toplumsal hayatta barınamazlardı sanıyorum. Yıllar boyu süren bir eğitim gerektiren böyle bir meslek sahibi olmuş her iki avukatla da kişisel olarak tanışıp işin felsefesini anlayabilmek için bu konuyu tartışmak isterdim.

İşte ben bütün bu düşüncelerle boğuşup dururken bir film izledim. Steven Spielberg'ün Casuslar Köprüsü. Özetle, soğuk savaş yıllarında Rus casusu olmakla suçlanarak tutuklanan bir adamın Amerika'nın namusunu kurtarmak için kerhen de olsa mahkemede düzgün bir şekilde savunulması hikayesi. Avukatımız Tom Hanks davayı aldıktan sonra işin rengi değişiyor ve ciddiyetle bir savunma yapıyor. Tüm tepkilere rağmen.

Filmin bir yerinde mahkum avukatına "Gerçekten casusluk yapıp yapmadığımı bana hiç sormadın" diyor. Avukatın cevabı hukuk felsefesini yansıtıyor sanırım: "Benim görevim senin casus olup olmadığını ortaya çıkartmak değil, bu devletin işi. Ben süreçten sorumluyum. Senin adil bir yargılanma sürecinden geçmen benim sorumluluğum."

Tam kelimeler bunlar değildi ama ana fikir böyle bir şeydi.

Tamam masumiyet karinesi, herkesin adil bir yargılama sürecinden geçmesi gerekliliği prensiplerinden bihaber değilim ama adil yargılama sürecinde yapılan savunmanın da vicdanlarda yara açmaması gerekmez mi? Avukatlığın sınırı nerede başlar, nerede biter? Bir tanecik avukat arkadaşım olsaydı bunları tartışmak isterdim kendisiyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder