2 Kasım 2015 Pazartesi

Kürkçü dükkanı

Tilki misali döndüm geldim. Amsterdam'dan.

Pazar günü oy kullanmak için cumartesi gece yarısı ülkeye giriş yaptım.

Hani bir oy bile fark yaratırdı? Benim oyum hiç bir halta yaramamış gibi hissediyorum; aynı tas aynı hamam.

Bugün bir arkadaşımla konuşurken de söyledim, dün akşam beyime de söyledim: sanırım biz (biz = ben + çevremdeki insanlar) içinde yaşadığımız toplumun gerçeklerinden uzak bir avuç salağız.

Yolsuzluklar falan ayyuka çıktıktan sonra umutlanmıştım, bu sefer bir şeyler değişecek diye; 6 haziranda ehven-i şer dedim. Zaman gerek dedim. Ama 1 kasımdan sonra umut falan kalmadı, artık oy versem noluuuur vermesem nooolur havasındayım; bir de oy sayımına gidiyorum, tutanak peşinde koşuyorum falan. Beyhude.

Bundan sonra tek yol boş ver gitsin.

Gezdiklerimi, gördüklerimi, okuduklarımı anlatmaya devam. Mesela Amsterdam'ı anlatacağım size, elbette detaylı gezi programı ve muhteşem maceralarımla. Benim olduğum yerde macera eksik olur mu? Olmaz. Amsterdam'ın en güzel restoranlarından birinde yemeği nasıl ucuza getirdim, tehlikenin eşiğinden nasıl döndüm, koskoca bir bodyguard'ı asaletimle nasıl dövdüm, bir günümü nasıl bir saat eksik yaşadım... Hepsi azzzz sonra.

İlk gözlemimle başlayayım: Biz Türkler çok yabaniyiz. Amsterdam'da çok Türk var malum, orada yaşayan nüfusun yanı sıra turist de boldu. Gittiğim her yerde çevremde sürekli Türkçe konuşmalar duyunca tanışıp kaynaşmak istedim. Kahrolsun içimdeki insan sevgisi.

Mümkün olabilse de insanlara Türkçe "merhaba" dediğim andaki yüz ifadelerini fotoğraflayıp bunlardan sergi açabilsem. Başlık bile hazır: "Şehirde Dehşet"

Bu şekilde 9 kişi ile tanıştım ve istisnasız hepsi o "merhaba" yı duyduktan sonra bir hışımla bana döndüler ki her seferinde "eyvah şimdi yiycem kafama çantayı" dedim.

Tipim de gayet efendidir halbuki, yüzüme bakıp bu bana saldıracak demezsiniz, hatta yeterince uzun bakarsanız çok sempatik bile bulabilirsiniz.

Güvensizlikle ilgili bir şey mi, hep negatif şeyler duymaya alıştığımızdan mı, tanımadığımız insanları kötü bellememizden mi, neden bilmiyorum ama tanımadığınız bir insanın merhabasını gülümseyerek karşılamakta kötü bir şey yok. Kötü bir insan olsam merhaba yerine, en kibarıyla "alooo kardeşim" derim, merak etmeyin. Kötü olduğumu anlarsınız yani.

Bu arada tanıştığım bu 9 kişinin 2'si yurt dışında ikamet ediyordu; kalan 7 kişiden 5'inin dönüşü pazartesi - salı günüydü. Kendimi dünyanın merkezi falan sanmıyorum ama oransal olarak baktığında %70 oluyor. Oy kullanmak hem bir görev hem bir hak. Görevin sorumluluğunu duymaz insan da hakkından nasıl vazgeçer ben de bunu anlamıyorum.

Neyse yaaa, ben boş veriyordum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder