25 Kasım 2015 Çarşamba

Anne Frank'ın Günlüğü

Amsterdam yazı dizimi Amsterdam kitabıyla sonlandırıyorum.

Amsterdam kitabı denince sizin aklınıza ne gelir bilmem ama benim aklıma tek gelen Anne Frank'ın Günlüğü.

1,5 seneden fazla olmuş, keyifli bir anımızda HS, OKHOK ve bendeniz "genciz, güzeliz Amsterdam'a gideriz" dedik.

Bu karar üstüne daha ortada vize bile yokken derhal Amsterdam'da okunacak kitap siparişimi verdim: Anne Frank'ın Günlüğü.

Sonra gidemedik, uzun hikaye.

Ahdettim, bu kitabı Amsterdam'da okuyacağım dedim, aylarca elim kitaba gitti, geri çektim. Derken kader yüzüme güldü, bana Amsterdam'a bir bizınıs seyahati ayarladı. Ben de kitabı okuyabildim.

Aslında bu kitabı yıllaaaaar önce, orta okul yıllarımda okumuştum. Ama tekrar okumak konusunda hiç zorluk çekmedim, hatta iyi ki tekrar okumuşum dedim.

Anne Frank'ın yaşına göre ne kadar güçlü bir kalemi, düşünceleri olduğunu görmek beni şaşırtsa da yaşadığı koşullar altındaki duygularını dile getirdiği kimi yerlerde aslında 15 yaşına bile gelmemiş bir çocuk tarafından yazılan satırları okuduğumu anımsadım.

Anne Frank'ın hüzünlü hikayesini bilmeyen yoktur: 13 yaşında ailesi ve aile dostlarıyla saklanmak için girdiği evde, kendi deyimiyle "Gizli Oda", 2 yıl süren bir hapis hayatından sonra bir ihbar sonucu yakalanır ve savaşın bitmesinden bir kaç hafta önce Bergen Belsen toplama kampında tifüsten ölür.

Bir paragrafa sığan bir hayatın ardından geriye sadece günlüğü kalır.

Kitabı okurken sık sık kendimi acaba aynı koşullar altında ben de Johannes Kleiman, Victor Kugler, Jan Gies, Miep Gies ve BepVoskujil kadar cesur olabilir miydim diye sorguladım. Cevap vermesi güç bir soru, umarım bir gün cevabı öğrenmek zorunda kalmam.

Hiç kimsenin cesareti ve ahlakıyla test edileceği günler yaşamamasını dilerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder