Oysa sanmıştım ki ben buralarda yoğum deyu hayranlarım meraklanacak, endişelenecek, "bizi bırakma noooolur" diye ağıtlar düzecek. Peh!
Neyse, bu kadar sitem kafi, konumuza dönelim. Ufak bir Barselona'ya seyahatindeydim önceki hafta, sonra gelince de klasik bahar rehaveti kısmı. Bahar gelemedi lakin rahveti geldi.
Barselona seyahatini bir kaç ay evvel planladık. Öncelikle bu seyahate çıkmamıza sponsor olan kredi kartlarımıza teşekkürü bir borç bilirim: mil puan ödüllü kredi kartlarımız sayesinde uçak biletlerini bedavaya getirdik. Bedava sirke baldan tatlı, bedava uçak bileti en bi datlı.
Daha önceki seyahatlerimde de bahsetmiştim, biz sabah odayı terk edip gece yatıya geldiğimiz için otel konusunda oldukça cimri davranıyoruz genelde. En önemli kriterimiz merkezi bir konumda olması, temiz olması ve uygun fiyatlı olması. Maalesef bu sefer otel seçimimden memnun kalmadım. Barcelona Centro deyu bir pansiyon seçtik bu sefer.
Yeri merkezi miydi? Evet. Plaça Catalunya'ya çok yakın, Passeig de Gracia caddesindeydi. Bu cadde tam bir alışveriş caddesi olma haliyle bana Nişantaşı'nı hatırlattı. Tabi oradan kat be kat geniş olduğunu söylemem lazım.
Temiz miydi? Evet.
Fiyatı uygun muydu? Hem de nasıl!
Havaalanından ulaşım çok kolaydı. Aerobus denilen otobüslerle kişi başı 5,90 euro'ya Plaça Catalunya'ya gelip, geniiiiiş caddede mağazalara bakına bakına 10 dakikaya varmadan otele ulaşılabiliyor.
Lakin çok gürültülüydü. Hem caddeden gelen araç sesleri hem diğer konukların sesleri hem de sabah 7'de oda temizliğine başlayan personelin daaaan-duuuuun diye eşyaları çarpma sesleri... Tam bir karnaval.
Yine de profesyonel bir turist olarak bunların keyfimi kaçırmasına izin vermedim tabii ki. Ver-mem!
Amaaaa sonraki günlerde gezdikçe fark ettim, konaklamak için çok daha cazip, kendine özgü, karakteri olan El Born bölgesinde seçmiş olmayı isterdim. Bu önerimi yabana atmayın. Dokusuyla, kokusuyla, restoranları, kafeleri, sokaklarıyla ben bu El Born'a bayıldım.
![]() |
el born |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder