13 Mayıs 2015 Çarşamba

Kim bu Binnaz?

Çıkan kısmın özeti: Otel bulduk, oteli bulduk, yerleştik. Cillop gibi gezi programımız hazır, keşfe başladık. Elbette gezeceğimiz yerler için biletlerimizi önceden internet üzerinden aldık, özellikle Sagrada Familia ve Parc Güell kritik. Derken, Binnaz'la kapatmıştık.

Binnaz kim? Kim olacak, bizim Binnaz işte. Çalgıcı karısı olan...

"Eeee biz Barselona'da değil miydik, ne alaka şimdi?" dediğinizi duyar gibiyim. Bence de ne alaka, hatta ben de dedim aynı şeyleri. Ama daha önce de söylediğim gibi tuhaf, komik, garip bir şeyin olma ihtimali varsa bana olur.

Olaylar şöyle gelişti: İlk günün akşamında hem karnımızı doyurmak hem bir şeyler içmek sonrasında da flamenko gösterisi izlemek için Plaça Reial'e gittik. Bu meydan palmiye ağaçlarıyla dolu, çevresinde bir sürü restoranın yer aldığı çok keyifli bir yer. Hava kararmaya başlarken çeşitli sokak çalgıcıları, akrobatlar da sökün etmeye başladı. Biz de güzel bir masaya kurulduk, siparişlerimizi verdik ve keyif yapmaya başladık.

plaça reial'e akşam çökerken
Derken, sokak çalgıcıları masaları gezerek bahşiş toplamaya başladı. Adamların bizim masaya yaklaştığını görünce hemen beyime dönüp "konuşmaya devam et, ilgilenmezsek bizi rahatsız etmezler" dedim. Adamlar bizim masanın yanına geldiğinde biz hararetle sohbetimize devam ediyorduk.

Bir anda bir ses "Nasılsın komşu?" Bizim sokak çalgıcısı bize laf atmasın mı? Meğer adamlar Bulgarmış, gayet Türkçe biliyorlar, bizim konuşmamızı duyunca da Türk olduğumuzu anlamışlar.

Aferin bana! Yok konuşmaya devam edelimmiş de, yok adamlara yüz vermeyelimmiş de... Ne var sanki sadece "No, thank you" desen.

Hayır bir de adamlar bize özel çalmaya başlamasın mı, hem de neyi: Çalgıcı Karısı Binnaz! Eee davete icabet etmemek olur mu? Olmaz. Ben de mecburen gerdan kırmak, omuz sallamak suretiylen adamlara eşlik etmek zorunda kaldım. Evet, Plaça Reial'de bir grup sokak çalgıcısı ile Binnaz eşliğinde kırıtan bendim. Üstüne üstlük bahşiş veren de benim, bence benim almam gerekiyordu.

Len ben o kaddddaaar yol gelmişim teeeee İspanya'ya, flamenko izliycem demişim, Binnaz bana reva mıdır? Bari İspanyol Meyhanesi'ni çalaydınız, ona bile razıydım.

Zaten benim kaderim bu. Geçtiğimiz yaz da sirtaki yapacam diye hayallerle gittiğim Midilli'de Angara havaları bulmuştu beni. Ne demiştik: tuhaf, komik, garip bir şeyin olma ihtimali varsa bana olur. Nokta.

Tabii ki de bu tecrübeden dersimi alıp, seyahatimizin kalan kısmında istemediğim her şeye kibarca "No, thank you" dedim. Öyle görmezden geleyim, ilgilenmeyeyim yapmadım bi daha. Mesela, gecenin ilerleyen saatlerinde, Plaça Reial'de, bize çeşitli kafa yapıcı maddeler satmaya çalışan adamlara tüm ciddiyetimle "No thank you" yanıtımı verdim. Ama Allahı var, gece oldu mu o bölge bu tip satıcılarla kaynasa da adamlara "No, thank you" dedin mi de peşini bırakıyorlar.

Bir de şu flamenko konusunda iki çift laf etmezsem çatlarım. İddia ediyorum her türlü müziğe dansımla eşlik edebilirim. Hem de gayet estetik bir şekilde. Gel gör ki bu flamenkonun ritmini çö-ze-mi-yo-rum. Gözünü sevdiğimin 9/8'liği!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder