17 Temmuz 2013 Çarşamba

Motive edilmek ya da motive olmak. İşte bütün mesele bu.


Bu yazımda sizlerle çağımızın trendi motivasyon üzerine çok parlak fikirlerimi paylaşmak istiyorum. Belirtmekte fayda var ki aşağıda okuyacaklarınız herhangi bir bilimsel veriye dayanmayan, tamamen bana ait özgün fikirlerdir.

Sonda söyleyeceğim en baştan söyleyeim de okuyup okuyup "bu muymuş parlak fikir hıh!" diyebileceklerin zamanın boş yere almış olmayayım: Bir kişinin başka bir kişiyi birinci kişinin zaten yapması gereken bir iş hakkında motive ediyor olması fikrini çok saçma, anlamsız ve faydasız buluyorum.

İşte şimdi neden bu blog' da gerçek adımı değil de bir rumuz kullanmak zorunda olduğumun güzel bir örneğini tecrübe ediyoruz. İlk yazımda medeni cesaretim olmadığı için demiştim ama "finansal cesaretim yok" deseymişim daha doğru olacakmış sanırım. Çalıştığım şirket beni daha iyi bir yönetici olmam için motivasyon vb konularda çeşitli eğitimlere yolluyor. Dolayısı ile bu fikirlerimin çalıştığım şirketteki yöneticilerim tarafından öğrenilip onlarda "yanlış ata oynuyoruz" hissiyatının oluşmasını istemem. Ben bir at olmadığımı bilsem ve şirketteki yöneticilerimin de benim bir at olmadığımın farkında olduğunu ümit etsem bile, "böyle çok parlak fikirlere sahip olduğuna göre desindes'i ne kadar eğitmeye çalışsak da faydasız, yok artık eğitim falan!" düşüncesine kapılmalarını bilinen profesyonel nedenlerden ötürü hiç ama hiç istemem. (Bilinen profesyonel nedenleri şu şekilde özetleyebilirim: eğitim mekanının sağladığı yemek, ağırlama gibi yan faydalar, güne geç başlayıp erken bitirebilme olanağı, stressiz hafif bir gün geçirebilme şansı, gelen telefonlara "şu an bir eğitimdeyim, müsait değilim, lütfen bu konuyu X ile görüşün" diyebilme lüksü gibi bileşenlerden oluşan kaytarma paketi)

Asıl konumuza dönecek olursak, belli bir eğitim seviyesindeki bir yetişkinin "motive edilebilir" oluşu o kişinin kusurudur. Bu şu anlama gelir: "Ben neyi yapmam gerektiğini bilemeyecek kadar bilinçsiz, benim için neyin önemli olduğunu ayırt edebilecek zihinsel yeteneklerden yoksun, kendi iyiliğim için gerekenleri yapamayacak kadar beceriksiz biriyim, lütfen biri bana bunları öğretsin." Tamam, gerektiğinde yardım istemek başarının anahtarı ve takdir edilecek bir özellik olabilir, ama bu yardım talebini "motivasyon ihtiyacı" adı altında sürekli hale getirmek o kişinin kusurudur. Tıpkı başka kusurlarımızda olduğu gibi, motivasyon konusunda da önemli olan bu kusurun farkına varıp düzeltmek için maksimum eforu göstermektir.

Yukarıda belirtilen kusurlara sahip bir kişiyi ne yaparsanız yapın harekete geçirmek mümkün değildir, bu nedenle böyle bir insanı motive etmeye çalışmak başarısızlığa mahkum anlamsız ve faydasız bir çaba olarak kalacaktır. Öte yandan yukarıdaki kusurları barındırmayan bir kişinin ise motivasyon ihtiyacı olmayacağından onu motive etmeye çalışmak da gereksiz ve saçma olacaktır. Dolayısıyla gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki, motivasyon tıpkı gerçek güzellik gibi içten gelir. Varsa vardır, yoksa ikinci bir kişinin bunu içeri koyması mümkün değildir.

Herhangi bir şeyi sevmek o işi yapmaya motive olmayı kolaylaştırabilir ancak şart değildir. Sonuçta yaptığımız her şeyi sevdiğimiz için yapmıyoruz, aksine sevmediğimiz bir çok şeyi yapmak zorunda olduğumuz için yapıyoruz. Neyi yapmak zorunda olduğumuzu ayırt etmemizi sağlayan şey ise sorumluluk bilincimizdir.

Sorumluluk bilincine ek olarak, belli bir işi yapmanın karşılığında bir ödüle erişme ya da cezadan kaçınma söz konusu ise, kişi kendi özgür iradesi ile bu ödül ya da cezanın kendisi için ne ifade ettiğine karar vererek buna göre harekete geçme ya da geçmeme kararını alıp uygulamaya koyabilir.

Uzun lafın kısası, birisini bir işi yapmaya motive etmeye çalışmak boş bir çabadır, gerçek motivasyonun kaynağı insanın içinden gelen sorumluluk bilinci ve özgür iradedir.

Bu yazdıklarımı okuyan gelecekteki potansiyel işverenime önemli not: Sorumluluk bilinci fazlasıyla gelişmiş bir insanım, motivasyon problemim bulunmamaktadır. Ek olarak, istersem başka kişiler üzerinde çok motive edici bir etkiye sahip olduğum tecrübelerim ve etkim altında kalan insanların tecrübeleriyle sabittir. Ayrıca yakın zamanda bana uygulanan bir duygusal zeka envanterinde en yüksek puanı kendini kontrol etme kapasitesi boyutundan aldım, sanırım, bu düşündüklerimi ve davranışlarımla ifade ettiklerimi ayırma yeteneğim konusunda bir ipucu veriyordur. Öptüm. Kib. Bye.

1 yorum:

  1. Bİr türk düşünürü ne demiş;"eğitim şart!" O yüzden ben en iyisini bilirim, motivasyon benim damarlarımda akan kandadır falan dememeli insan..imza:nükünnük

    YanıtlaSil