21 Ekim 2015 Çarşamba

Ruhlar Evi

Eyyyyy ruh, geldiysen masaya 3 kere vur.

Etkileyici bir giriş oldu mu bilmem ama konumuz etkileyici. Isabel Allende'den Ruhlar Evi:


Bu kitabı Kırmızı Pazartesi hakkındaki yazıma OKHOK'un yaptığı yorum sayesinde okudum. Önce kendisine buradan kocamaaaaan bir teşekkür sunalım. Sonra blog yazmanın hem yazan hem okuyan için ne kadar ufuk açıcı bir şey olduğunu anımsayalım. Ve son olarak da buraya yazılan yorumların ne kaddddaarrr değerli olduğunu hep aklımızda tutup yorum yazmayı ihmal etmeyelim.

Şimdi Ruhlar Evi'ne dönebiliriz.

Del Valle ailesiyle başlayıp Trueba ailesiyle devam eden yaklaşık 50 yıllık bir hikaye. Dört muhteşem kadın: Nivea, Clara, Blanca ve Alba. Nivea'nın kızı ve Clara'nın kardeşi güzel Rosa ile evlenebilmek için para biriktirmek üzere madenlerde çalışmaya giden fakat Rosa'nın ölüm haberini aldıktan sonra değişip bambaşka bir adam olan Esteban Trueba.

Ana kahramanlarımız bu beşli gibi görünse de hikayede başka bir sürü karakter yer alıyor. İsimleri açık açık geçmese de Salvador Allende (Companero Başkan) ve Pablo Neruda (Büyük Şair) bile var.

Benim kitapta en sevdiğim karakterlerden biri Nivea oldu. Nivea ve arkadaşları 1920'li yıllarda "Kadınlar elbiseleriyle saçlarını kısaltıp korse giymekten vazgeçene kadar, doktor da olabilseler, oy da kullanabilseler hiçbir şey değişmeyeceği, çünkü bu şeyleri yapmaya güçlerinin yetmeyeceği konusunda hepsi de görüş birliği içindeydiler." Neredeyse 100 yıl geçmiş, saçlar kısalıp korseler çıkmış ama kadınların derdi hala bitmiyor diye sosyal mesajımı da vereyim.

Belli bir zaman diliminde, belli insanların başından geçen olayları akıcı ve sürükleyici bir şekilde anlatmak kuşkusuz büyük bir yetenek. Bu yeteneğe, bir de hikayenin geçtiği coğrafyada o dönemde yaşanan gerçek olayların serpiştirilmesi, toplumsal değişimlere yer verilmesi okumaya doyulmayacak bir kitap çıkartmış ortaya.

Şili'de geçen kitabın ilk 2/3'lük kısmı, masal mı okuyorum, anı kitabı mı okuyorum anlamadan geçti. Her şey hem çok gerçek hem de gerçek olamayacak kadar sihirli gibiydi. Su gibi. Ancak son 1/3'ü gerçek olmasını istemeyeceğim gerçeklerle doluydu. Okurken çok zorlandım. Darbe dönemi.

1982 yılında yazılmış bu kitabı, hem de bu kadar iyi yazılmış bu kitabı 33 sene sonra okuyabildim. Ya hiç okumasaydım? Hep diyorum okunacak çok kitap, ama okuyacak çok az zaman var. Siz de eğer henüz okumadıysanız en kısa zamanda okuyun bu kitabı.

OKHOK'a da son not: en kısa zamanda kitabını iade edeceğim, biliyorum senin kitaplarınla ilişkini.

2 yorum:

  1. Ay rica ederim şekerim ne demek, ama hala Katil Kral Güncesi'ni okumadığını farketmediğimi de sanma sakın.
    Bu kitabı sen de Yüzyıllık Yalnızlık'a benzetmedin mi birazcık? Bir ailenin uzun süreli hikayesi, güçlü kadınlar, masalsı öğeler vs. Ama yine de benim en favori kitabım Cien Anos de Soledad olacak, adına hayran olduğum...
    Not: Eeee, hani, nerde kitabım?
    İmza: OKHOK
    İmzaya not: Lakap takma konusunda inanılmaz başarısızsın.
    Gelişim Alanın: Lakap takma konusunda çalışmalı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamam katil kral Güncesi listede. Kitabinla 2 güne kadar vuslata ereceksin. Görüyorum.

      Sil