9 Ocak 2017 Pazartesi

Son günler

Bir ayı geçmiş şuraya iki satır yazmayalı.

Zamansızlıktan diyeceğim ama yalan. İsteyince her bir şeye zaman buluyorum.

Gerçekte iki sebep var: klavyesizlik ve de keyifsizlik.

Klavyesizlik efendim, beyimin bana HALA bir bluetooth'lu klavye almamış olması oluyor. Yılbaşı da geçti yok. Dur bakalım, şimdi sevgililer günü geliyor. Prensip olarak sevgililer gününe karşı olsam da, bir ihtiyacımın giderilmesine vesile olacaksa o prensibi yiyiveririm olur biter.

Klavye olmasa da olur ama bu keyif işi nasıl olacak bilmiyorum. Bir de içinizi ben sıkmak istemem ama bombalar, saldırılar derken nefes aldığımıza şükretmeye utanır olduk. Bu akşam da anayasa değişecek herhalde.

Vallahi şiştim, billahi şiştim.

Seneleeeeer önce, ben ingilizceyi yeni öğrenmeye başlamışken çok popüler bir mektup arkadaşlığı hadisesi vardı. Bugünkü feysbuk'un nostlacik hali. Böyle bir formlar doldurur, o formlara hangi ülkeden, hangi cinsiyette, hangi yaş aralığında mektup arkadaşı istediğimizi yazar sonra beklerdik. Yaklaşık 1 ay kadar sonra sonuç gelirdi.

Biz ingilizcemiz gelişsin diye ama daha da çok havalı diye hep Amerikalı arkadaş isterdik ilk seçenek olarak, lakin onlar bizi istemezdi herhalde ki hiç Amerikalı çıkmazdı. Ekseriyetle Finlandiya ve Kanada'dan çıkardı piyango.

Ben mesela pratik yapma işini çok ciddiye alırdım mektuplarda. İlla yeni öğrendiğim kelimeleri kullanacağım diye kendimi paralardım. Bu görev aşkıyla, "terrific" ve "terrible" kelimelerini karıştırıp, bana fotoğrafını gönderen kıza "You look terrible" diye yazmışlığım vardır. Eğitim zayiatı işte. Sonra bana bir daha yazmamıştı hatun kişisi.

Yine aile terbiyesi almış bir kızcağızmış demek ki de benimle ilişkisini kopararak tepkisini koymuş. Yoksa sen, 12-13 yaşlarındaki ergene iğrenç görünüyorsun de bakalım, neler oluyor.

Bu arada bir çift lafım da "terrible" ve "terrific" kelimelerini aynı anda öğreten eğitim sistemine: hiç sende insaf yok mu sızlamaz yüreğin!

Bir başka mektup arkadaşım da Kanada'dandı. Bak onunla yazışmalarımda hiç ölümcül hatalarım olmadı. Senelerce efendi efendi yazıştık. Sonra ne oldu bilmem koptuk.

Yazışmalarımızın ilk zamanlarında Körfez Savaşı patlamıştı da, hemen bana acil bir mektup gönderip "babamla konuştum, eğer sen ve ailen isterseniz savaş bitene kadar gelip bizimle yaşayabilirsiniz" demişti. Ben de artiz artiz "biz çok güvendeyiz, merak etme" diye cevap yazdıydım. O muymuş saf, ben mi bilemedim.

Biz bu arkadaşla birbirimizi kaybettik ama aradan 20 küsur sene geçtikten sonra o beni feysbuktan buldu. Yine iletişime geçtik. Feysbuk'tan arkadaş olmamamızın üstünden 2 ay geçti geçmedi havaalanında patlama oldu. Bizimki yine apar topar bana mesajlar attı "iyi misin, sağ mısın" diye.

Sanırım kızın hayatı benimle arkadaş olduğu sürece benim hayatım için endişelenmekle geçecek.

Sağım ama iyi miyim onu bilmiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder