12 Ağustos 2015 Çarşamba

Konstantiniyye Oteli

Zülfü Livaneli'nin son romanı Konstantiniyye Oteli, bugünü ve dünüyle İstanbul'u anlatıyor.

Çok yıldızlı bir otelin açılışı için balo salonunda toplanmış, İstanbul burjuvazisini temsil eden kalbur üstü konukların hikayeleriyle, aynı otelde garson, güvenlikçi, kat hizmetlisi olarak görev yapan kalbur altı çalışanların hikayelerine bir de bu şehrin kimi binlerce yıl önce kimi daha yakın geçmişte yaşamış sakinlerinin hikayelerinin eklendiği bir İstanbul portresi.

Holding sahipleri, gazeteciler, bankacılar, fabrikatörler, gazeteciler, televizyoncular, hakimler, botokslu sosyetik hanımlar, IŞİD'çiler, tecavüzcüler, yazarlar, tersane işçileri, terör mağdurları... Aklınıza kim gelirse arz-ı endam eyliyor.

Çok karakterli, iç içe geçmiş öykülerle örülmüş roman, Zülfü Livaneli'nin akıcı anlatımı sayesinde kolayca okunuyor.

Türkiye'nin son zamanlarda yaşadığı siyasi ve toplumsal olaylar da kitapta yer almış, Livaneli'nin usta anlatımıyla. Kadın cinayetleri, Gezi olayları, Uludere, tersane kazaları, IŞİD'in kitaptaki karakterlerin hayatı üzerinden toplumsal hayata etkileri gerçekçi bir şekilde kaleme alınmış.

Günümüz karakterleri ve günümüz olaylarının yanı sıra, tarih öncesinden itibaren bu şehirde yaşayıp bu şehre gömülmüş karakterler de hikayemizi zenginleştiriyor.

Sadece karakterler değil hikayeyi zenginleştiren, kitapta yer alan göndermelerle İstanbul'un öyküsü büyüdükçe büyüyor. Yazarımız hem iyi bir müzisyen hem de o kadar iyi bir edebiyatçı olduğuna göre kitapta yer alan müzik ve edebiyat referansları da hiç şaşırtıcı değil.

Son olarak buradan OKDHOK arkadaşımın kulaklarını çınlatmak isterim. Senelerdir burun asalettir der dururdu, kendi uydurması sanırdım lakin tarihsel bir dayanağı varmış. Kitapta yer alan bir cümleyi aynen aktarıyorum: "Burun deyip geçmeyelim beyler, imparatorluk alametidir."

Merak ediyorsanız, bir zahmet kitabı okuyuverin, keyifle okuyacaksınız hem de.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder